[align=center][align=center][align=center]
Varlık Felsefesinde Fenomen Olarak İndirgeme Nedir? Ne Değildir?
Fenomenolojik araştırma yapanların dünyayı ya da çeşitli toplumsal durumları yaşayanların, yani içeridekilerin bakış açısından görmeye çalışması gerekir. Bunun nedeni, bu dünyayı ya da bu toplumsal durumu bu kişilerin varsayımlarının ve yorumlarının yaratmış olmasıdır. Diğer bir deyişle kendi bilincimizle kurulan bu oluşumun nasıl gerçekleştiğini öğrenmek için toplumsal dünyaya ilişkin bütün bildiklerimizi, bilincimizin kurduğu bütün varsayımları bir kenara bırakmamız, bilincimizin bu varsayımları nasıl kurduğuna, dünya hakkındaki bilgilerimizin hangi süreçlerde ve nasıl oluştuğuna odaklanmamız gerekir.
İşte düşüncelerin a priori (deney öncesi) özlerini ortaya çıkarmayı amaçlayan ve olguların özlerini sistematik bir şekilde görebilmek ve inceleyebilmek için bireylerin kendi bireysel bilinçlerini paranteze almaları şeklinde özetlenebilecek olan bu strateji fenomenolojik indirgeme olarak adlandırılır (Jary ve Jary, 1991:468).
Husserlin biçimlendirdiği fenomenolojik yöntemin ilk adımı fenomenolojik indirgeme ya da epokhedir. Epokhe zihinsel edimlerin, bu edimlerle ya da dünyadaki nesnelerin var oluşuyla ilgili kavram ve ön kabullerden bağımsız betimlenmesini, olanaklı kılar. Fenomenoloji, Psikolojinin tersine zihinsel edimlerin nedenlerini, sonuçlarını ve bu edimlere eşlik eden fiziksel unsurları dikkate almayız.
Ama bu süreçte nesneler bütünüyle ortadan kalkmaz. Çünkü incelenen nesne her zaman gerçek bir varlık olmayabilir, ejderhaların varlığın inanabilir ya da pembe fareler düşlenebilir, nesne gerçek dışı olabilir. Dolayısıyla zihinsel edimlerin betimlenmesi, nesnelerin de betimlenmesini içerir. Ama bu nesnelerin var oldukları varsayılmaksızın yalnızca birer fenomen olarak betimlenir.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align][/align]Varlık Felsefesinde Fenomen Olarak İndirgeme Nedir? Ne Değildir?
Fenomenolojik araştırma yapanların dünyayı ya da çeşitli toplumsal durumları yaşayanların, yani içeridekilerin bakış açısından görmeye çalışması gerekir. Bunun nedeni, bu dünyayı ya da bu toplumsal durumu bu kişilerin varsayımlarının ve yorumlarının yaratmış olmasıdır. Diğer bir deyişle kendi bilincimizle kurulan bu oluşumun nasıl gerçekleştiğini öğrenmek için toplumsal dünyaya ilişkin bütün bildiklerimizi, bilincimizin kurduğu bütün varsayımları bir kenara bırakmamız, bilincimizin bu varsayımları nasıl kurduğuna, dünya hakkındaki bilgilerimizin hangi süreçlerde ve nasıl oluştuğuna odaklanmamız gerekir.
İşte düşüncelerin a priori (deney öncesi) özlerini ortaya çıkarmayı amaçlayan ve olguların özlerini sistematik bir şekilde görebilmek ve inceleyebilmek için bireylerin kendi bireysel bilinçlerini paranteze almaları şeklinde özetlenebilecek olan bu strateji fenomenolojik indirgeme olarak adlandırılır (Jary ve Jary, 1991:468).
Husserlin biçimlendirdiği fenomenolojik yöntemin ilk adımı fenomenolojik indirgeme ya da epokhedir. Epokhe zihinsel edimlerin, bu edimlerle ya da dünyadaki nesnelerin var oluşuyla ilgili kavram ve ön kabullerden bağımsız betimlenmesini, olanaklı kılar. Fenomenoloji, Psikolojinin tersine zihinsel edimlerin nedenlerini, sonuçlarını ve bu edimlere eşlik eden fiziksel unsurları dikkate almayız.
Ama bu süreçte nesneler bütünüyle ortadan kalkmaz. Çünkü incelenen nesne her zaman gerçek bir varlık olmayabilir, ejderhaların varlığın inanabilir ya da pembe fareler düşlenebilir, nesne gerçek dışı olabilir. Dolayısıyla zihinsel edimlerin betimlenmesi, nesnelerin de betimlenmesini içerir. Ama bu nesnelerin var oldukları varsayılmaksızın yalnızca birer fenomen olarak betimlenir.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]