Adını bizzat Ulu Önder ATATÜRK'ün verdiği Türkkuşu Uçuş Okulu bundan 85 yıl önce 3 Mayıs 1935'de kuruldu. Önce planör okulu, ardından paraşüt okulu faaliyete geçti.
O günün sabahı ATATÜRK çok erken kalkmış çok sevdiği kilot pantalonlu spor elbisesini giymiş, kasketini de alarak karşıma gelmişti. Yüzünden mutluluk akıyordu. Bana:
"--Haydi bakalım Gökçen, gidiyoruz. Bugün bizim için bir bayram günüdür. Hem de ileride çok övüneceğimiz bir kuruluşun, açılışını yapacağımız bir bayram. Türk Hava Kurumu'na bağlı olarak Türkkuşu'nu açıyoruz. Orada binlerce, yüz binlerce genç havacı yetiştireceğiz. Zehra'yı da al, birlikte gelin"dedi.
Hava alanında büyük bir kalabalık vardı. Gençler heyecanlı, orta yaşlılar gururluydu.
ATATÜRK açış konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldiği zaman ortalık alkıştan inliyordu. Atatürk konuştukça, ben adeta kanatlandığımı hissediyordum. Konuşmadan sonra, planörle uçuş gösterileri ve paraşütle atlayışlar yapıldı.
Bunları yakından izlemek gerçekten insanı büyülüyor, heyecandan heyecana sürüklüyordu. İyiden iyiye, ilgilenmeye başlamıştım havacılıkla. Atatürk bir ara kulağıma eğilerek sordu:
"Gökçen, görüyorum çok heyecanlandın bu gösterilerden. Hareketler seni çok ilgilendirdi. Nasıl, sen de böyle havalarda süzülebilir, paraşütle atlayabilir misin bakalım?"
Başımı sallayıp, şöyle dedim: "Haklısınız Paşam. Gerçekten çok heyecanlandım ve çok beğendim bu gösterileri. Onların yerinde olmayı isterdim". Bu cevabım üzerine tatlı tatlı gülümsedi ve:
"Cesaretini beğendim. Gökçen olan soyadına havacılık doğrusu çok yakışacak" dedikten sonra yanında duran Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Fuat Bulca'ya dönerek şu öneride bulundu:
"Fuat Bey, bizim Gökçen de paraşütle atlamak istiyor. Demir tavında dövülür. Madem ki istiyor, o halde başlasın hemen bu işe."
(Sabiha Gökçen'in Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti adlı kitabındaki anısından)
O günün sabahı ATATÜRK çok erken kalkmış çok sevdiği kilot pantalonlu spor elbisesini giymiş, kasketini de alarak karşıma gelmişti. Yüzünden mutluluk akıyordu. Bana:
"--Haydi bakalım Gökçen, gidiyoruz. Bugün bizim için bir bayram günüdür. Hem de ileride çok övüneceğimiz bir kuruluşun, açılışını yapacağımız bir bayram. Türk Hava Kurumu'na bağlı olarak Türkkuşu'nu açıyoruz. Orada binlerce, yüz binlerce genç havacı yetiştireceğiz. Zehra'yı da al, birlikte gelin"dedi.
Hava alanında büyük bir kalabalık vardı. Gençler heyecanlı, orta yaşlılar gururluydu.
ATATÜRK açış konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldiği zaman ortalık alkıştan inliyordu. Atatürk konuştukça, ben adeta kanatlandığımı hissediyordum. Konuşmadan sonra, planörle uçuş gösterileri ve paraşütle atlayışlar yapıldı.
Bunları yakından izlemek gerçekten insanı büyülüyor, heyecandan heyecana sürüklüyordu. İyiden iyiye, ilgilenmeye başlamıştım havacılıkla. Atatürk bir ara kulağıma eğilerek sordu:
"Gökçen, görüyorum çok heyecanlandın bu gösterilerden. Hareketler seni çok ilgilendirdi. Nasıl, sen de böyle havalarda süzülebilir, paraşütle atlayabilir misin bakalım?"
Başımı sallayıp, şöyle dedim: "Haklısınız Paşam. Gerçekten çok heyecanlandım ve çok beğendim bu gösterileri. Onların yerinde olmayı isterdim". Bu cevabım üzerine tatlı tatlı gülümsedi ve:
"Cesaretini beğendim. Gökçen olan soyadına havacılık doğrusu çok yakışacak" dedikten sonra yanında duran Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Fuat Bulca'ya dönerek şu öneride bulundu:
"Fuat Bey, bizim Gökçen de paraşütle atlamak istiyor. Demir tavında dövülür. Madem ki istiyor, o halde başlasın hemen bu işe."
(Sabiha Gökçen'in Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti adlı kitabındaki anısından)