SiyahLi
Yeni Üye
Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı ve Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şükran Darcan, “Ülkemizde çoğu okul yaşında, 28 bin Tip-1 diyabetli çocuğumuz mevcut. Çocukluk yaş grubundaki diyabetlilerin yüzde 90-95’i Tip-1 diyabet olmakla birlikte, özellikle ergenlik döneminde kilolu çocuklarda Tip2 diyabet (kan şekerinin yüksek olduğu diyabet) sıklığı giderek artıyor” dedi.
Ebeveynleri, diyabetin çocuğun hayatında engel olarak algılanmaması gerektiği konusunda uyaran Darcan, dezavantajlı grupların ise sağlıklı ve dengeli besin ürünlerine ulaşım sıkıntıları olabileceğini belirterek “Kendilerinin veya ebeveynlerinin diyabet eğitimi veya sağlık hizmetine ulaşımında problem olabiliyor. Ayrıca devamlı kan şekeri ölçümü yapan sensör veya insülin pompası gibi diyabet teknolojilerine ulaşımın, çoğu zaman ekonomik nedenlerle kısıtlı olması da önemli bir sorun oluşturuyor” diye konuştu.
Diyabetli çocukların okullarda en sık karşılaştığı acil durumun kan şekeri düşüklüğü olduğuna dikkat çeken Darcan, şunları söyledi:
“Kan şekeri düşüklüğü; kendini kötü hissetme, ellerde titreme, terleme, solukluk, çarpıntı ile kendini gösterir. Durumu yöneteceklerin bu konuda eğitilmesi gereklidir. Kan şekeri düşüklüğü olduğunda çocuğa kan şekerini hızlıca yükselten, doktorunca belirlenmiş miktarda küp şeker veya içinde şeker olan meyve suyu verilir ve parmak ucundan kan şekeri yapılır. Kan şekerinde yeterli yükselme olmazsa yükseltmek için glukagon iğnesi uygulanmalı. Yükseldiği durumda ise insülin iğnesi yapılmalı. Bu gibi durumlar için okul buzdolabının kapağında glukagon bulundurulmalı ve okul hemşiresi veya ilişkin öğretmen glukagon yapabilmelidir. Koşullar sağlanamazsa 112’ye ulaşılmalıdır.”
Eğitim Sen Genel Sekreteri İkram Atabay da şöyle konuştu: “Ekonomik krizle, beslenme Türkiye’de temel sorun oldu. Çoğu öğrenci okula kahvaltı yapmadan gidiyor, birçok öğrenci okulda yemek yemeden günü tamamlıyor. Ayrıca Tip1 diyabet hastası çocukların özel diyete ihtiyacı oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 2020’de buna dair bir yönerge çıkarmış olsa da bu işin sorumluluğunun önemli bir kısmını velilere yüklüyor. Okul kantinlerinde çoğunlukla besin değeri düşük ve karbonhidrat, tuz, şeker oranı yüksek gıdaların satıldığını biliyoruz. Öte yandan şu anda okullarda ne bir sağlık personeli ne de revir var. Hastalıklar konusunda bilinçli ve eğitim almış personel yok.”
Ebeveynleri, diyabetin çocuğun hayatında engel olarak algılanmaması gerektiği konusunda uyaran Darcan, dezavantajlı grupların ise sağlıklı ve dengeli besin ürünlerine ulaşım sıkıntıları olabileceğini belirterek “Kendilerinin veya ebeveynlerinin diyabet eğitimi veya sağlık hizmetine ulaşımında problem olabiliyor. Ayrıca devamlı kan şekeri ölçümü yapan sensör veya insülin pompası gibi diyabet teknolojilerine ulaşımın, çoğu zaman ekonomik nedenlerle kısıtlı olması da önemli bir sorun oluşturuyor” diye konuştu.
“Kan şekeri düşüklüğü”
Diyabetli çocukların okullarda en sık karşılaştığı acil durumun kan şekeri düşüklüğü olduğuna dikkat çeken Darcan, şunları söyledi:
“Kan şekeri düşüklüğü; kendini kötü hissetme, ellerde titreme, terleme, solukluk, çarpıntı ile kendini gösterir. Durumu yöneteceklerin bu konuda eğitilmesi gereklidir. Kan şekeri düşüklüğü olduğunda çocuğa kan şekerini hızlıca yükselten, doktorunca belirlenmiş miktarda küp şeker veya içinde şeker olan meyve suyu verilir ve parmak ucundan kan şekeri yapılır. Kan şekerinde yeterli yükselme olmazsa yükseltmek için glukagon iğnesi uygulanmalı. Yükseldiği durumda ise insülin iğnesi yapılmalı. Bu gibi durumlar için okul buzdolabının kapağında glukagon bulundurulmalı ve okul hemşiresi veya ilişkin öğretmen glukagon yapabilmelidir. Koşullar sağlanamazsa 112’ye ulaşılmalıdır.”
”Okul kantinlerinde çoğunlukla besin değeri düşük gıdaların satılıyor”
Eğitim Sen Genel Sekreteri İkram Atabay da şöyle konuştu: “Ekonomik krizle, beslenme Türkiye’de temel sorun oldu. Çoğu öğrenci okula kahvaltı yapmadan gidiyor, birçok öğrenci okulda yemek yemeden günü tamamlıyor. Ayrıca Tip1 diyabet hastası çocukların özel diyete ihtiyacı oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 2020’de buna dair bir yönerge çıkarmış olsa da bu işin sorumluluğunun önemli bir kısmını velilere yüklüyor. Okul kantinlerinde çoğunlukla besin değeri düşük ve karbonhidrat, tuz, şeker oranı yüksek gıdaların satıldığını biliyoruz. Öte yandan şu anda okullarda ne bir sağlık personeli ne de revir var. Hastalıklar konusunda bilinçli ve eğitim almış personel yok.”