Türk Edebiyatında Kadın Şâirler ve Na't / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yılmaz
Osmanlı eğitim sistemi içinde, Türk kızlarının eğitim görebileceği okulların açılması çok yeni sayılır. Eski edebiyatımızda önemli kadın şâir ve yazarların az sayıda olmasının başlıca sebeplerinden biri bu olabilir. Bu kadın şâirlerimizin bazılarının âile içinde ciddî tahsil gördükleri, günümüze kadar ulaşabilen eserlerinden bellidir. Ancak bu özel eğitim şansını çok az sayıda Türk kadını bulabilmiştir. İçinde bulundukları kültürlü ortam sâyesinde, yakın âile çevresinin de desteği ile okuma yazma imkânı elde eden kadınlarımızdan, hem muhîti daha kapalı ve hem de söylenişi zor olması hasebiyle Dîvân edebiyatında tebârüz edebilenler ise parmakla sayılacak kadar azdır. Biz bu çalışmamızda, edebiyatımızdaki kadın şâirlerimizden, hayatları ve edebî şahsiyetleri hakkında bilgiler bulabildiklerimizi tanıtmak ve na't yazmış olanlarını ayrıca ele almak suretiyle Türk İslâm edebiyatındaki yerlerine işaret etmek istiyoruz:
A. Türk Kadın Şâirler
Türk edebiyatında, kadın şâirler denilince hemen Fıtnat Hanım, Zeynünnisâ Zeynep Hanım, Fahrünnisâ Mihrî Hanım, Fatma Ânî Hanım, Sırrî Râhile Hanım, İffet Hatice Hanım, Sıdkî Emetullâh Hanım, Safvet Nesîbe Hanım, Âdile Sultân, Fâize Fatma Hanım, Fatma Kâmile Hanım, Leylâ Hanım, Şeref Hanım ve Makbûle Leman Hanımı zikretmemiz mümkündür.1 Ancak bu kadın şairlerimizi yeterince tanıyan, onların şiirleri hakkında bilgi sahibi olan insan sayısının çok az olduğu kanaatindeyiz. Dînî edebiyatımızdaki konumları ise iyice ihmal edilmiş, varlıkları görmezlikten gelinmiştir. Halbuki, Türk edebiyatında iz bırakan kadınlar arasında "sâhibe-i dîvan-ı belâgat-nişân" olarak tanınanlar çoğunluktadır. Şimdi Türk edebiyatında önemli yerleri olan bu kadın şairlerimizden bazılarını daha yakından tanıyalım:
1. Adile Sultan
Âdile Sultân, Sultan Mahmut'un kızıdır. Cömertliği ile meşhurdur. Mürettep Divanı vardır. 1316/(1899) tarihinde vefat etmiş ve Eyüp'te Bostan İskelesi denilen yerde, eşi Mehmet Ali Paşa'nın yanına defnedilmiştir.2
1. Fahrünnisâ Mihrî Hanım
Fahrünnisâ Mihrî Hanım, Fatih Sultan Mehmet devri edîbelerinden ve eski Osmanlı kadın şairlerinin en değerlilerinden olup Amasya'lı Belâyî'nin kızıdır. Zeynep Hanım'ın çağdaşıdır. Şiirlerinin çoğu Necâtî'ye nazire tarzındadır. Konağı şairlerin ve edebiyatçıların toplanma yeri gibiydi. Mürettep Dîvanı vardır. 912/(1506) senesinde, genç yaşında vefat etmiştir.
Nûr akar gördüm cemâlinde egerçi zâhiren
Kendisi benzer müselmâna libâsı kâfirî Erdi çün âb-ı hayâta Mihrî ölmez haşre dek Gördü çün şeb zulmetinde ol ıyân İskender'i dizeleri onundur. Muallim Nâci, "Şiiri şöhretine uygun değildir"3 değerlendirmesi yapmıştır.4
3. Fâize Fatma Hanım
Fâize Fatma Hanım, 1175/(1761) senesinde vefat etmiş ve Sıdkî Emetullah Hanım'ın yanına defnedilmiştir.5
3. Fatma Ânî Hanım
Fatma Ânî Hanım, XVII. yüzyıl şairlerinden olup, İstanbullu'dur. "Hâce-i zenân/Kadınlar hocası" olarak şöhret bulmuştur. Müstakim-zâde, Anî Hanımın güzel ta'lîk hatla yazmış olduğu ismini ve babasının adını gördüğünü söylemektedir.6 Şâirliği yanında hattatlığı ile de meşhurdur. Yenişehir kadısı olan oğlu Emir Ağa-zâde Seyyit Mehmet Efendi'nin yanında, H.1122/(1710) tarihinde vefat etmiştir.
Hayâl-i ârızınla dîde sahn-ı gülsitânımdır Açılmış şerhalar sînemde nahl-i erguvânımdır Ümîd-i vuslatın ey kaşları yay sîneden geçmez Hayâl-i tîr-i gamzen Âniyâ hâtır-nişânımdır kıtası onundur.7
3. Fatma Kâmile Hanım
Fatma Kâmile Hanım, Balıkesir'de Keşkek-zâde ailesine mensup bir şairdir. Hz.Peygamber'in doğumu ile ilgili "Hâdî'l-cinân" isimli bir eser yazmıştır. 1339/(1920) tarihinde memleketinde vefat etmiştir.8
3. Fıtnat Hanım
Asıl adı Zübeyde olan Fıtnat Hanım, Şeyhülislâm Ebû İshâk İsmâil Efendi-zâde Mehmed Es'ad Efendi'nin kızıdır. Anne adı Hatice'dir.9 Pek çok meşhur insan gibi onun da doğum tarihi bilinmemektedir. Dedesi ve babası şeyhülislam olan Fıtnat Hanım'ın kardeşi Mehmed Şerif Efendi de I. Abdülhamid döneminde, babası ile aynı görevde bulunmuş, şeyhülislamlık yapmıştır. Babası Mehmed Es'ad Efendi, Atrabü'l-Âsâr isimli mûsîkîşinâslar tezkiresi ve Lehçetü'l-Lügât adlı lügat kitaplarının müellifi, münevver bir şeyhülislâm ve divan sahibi bir şâirdir. 10 Kardeşi Mehmed Şerif Efendi'nin de güçlü bir şair olduğu bazı kaynaklarda ifade edilmektedir.11 Fıtnat Hanım, III. Selim devrinin Rumeli kazaskeri olan ve "nakîbü'l-eşrâf olmasına rağmen şiirden anlamayan"12 Derviş Efendi isimli biriyle evlenmiştir. Ancak bazı kaynaklarda, Derviş Efendi'nin hem yaşlı oluşundan, hem de şiirden anlamayışından dolayı bu evlilik "talihsiz" olarak nitelendirilmiştir. 13 Fıtnat Hanım, H. 1194/M. 1780 tarihinde vefât etmiştir. Mezarı, İstanbul'da Eyüp Sultan türbesi civarındadır.14 Muallim Nâci, Fıtnat Hanım'ın kadın şairler arasındaki haklı şöhretini dile getirirken, şu ifadeleri kullanmıştır:
"Fıtnat, Müslüman hanımlar için iftihar kaynağı olacak nâdir bir belâgat nümûnesidir. Tab'ındaki cevdete, ifadesinin selâseti ve seçtiği mazmunların rikkati iki şâhittir. Leylâ, Şeref gibi kadın şairlerimize Zeyneb'i tercih etmek isteyenlere hak verebiliriz; fakat, bir "meliketü'ş-şâirât/(şairler kraliçesi) " ta'yîn etmek lâzım gelse biz Fıtnat'ı seçmek isteriz. Fıtnat'ın sözlerinde kusur, pek çok şairi gıptaya düşürecek kadar azdır. Fakat fikrinde sınırlılık görülür. Dîvançesinde tekerrür-i mezâmîn dikkati çekeçek derecededir. Bu da hâlinin hususiyetine bağışlanır."15
Fıtnat Hanım'ın "Âferîn erbâb-ı aşkın kuvve-i bâzusuna" mısra'ıyla başlayan şiiri bestekâr Abdülhalim Ağa tarafından Hicaz makamında, "Güller kızarır şerm ile ol gonca gülünce" mısra'ıyla başlayan gazeli de İbrahim Ağa tarafından Hicaz-ı Hümâyun makamında bestelenmiştir.16
Fıtnat Hanım, pek çok şiirine konu olan aşk ve sevdayı anlatırken erkek şairlerden farklı düşünmemiştir. Fıtnat da al yanağı güllerden, saçları sünbülden daha güzel kokan, kirpik okları sîne delen, gonca dudaklı, konuştuğu zaman herkesi ağzına baktıran bir güzel hayal etmekte, şaraptan ve kadeh üzerindeki dudak izlerinden söz etmektedir ve ölse bile bir başka sevgili istemediğini söylemektedir:
Bağda güller ruhun seyriyle hayrân oldu hep
Kâkülün reşkiyle sünbüller perîşân oldu hep
Bir nigâh-ı nâza şâyân oldum ammâ n'eyleyim
Sînemiz âmâc-gâh-ı tîr-i müjgân oldu hep
'Ârız-ı alın senin ey gonca-leb etdim hayâl
Hâne-i hâtır yine reşk-i gülistân oldu hep
Câ-şeni bahş oldu ol kân-ı melâhat bezme çün
Sâğar-ı mey 'aks-i la'liyle nemek-dân oldu hep
Fıtnat ol şîrîn-dehen nutka gelince nâz ile
Feyz-i güftâr ile 'âlem şekkeristân oldu hep17
7. İffet Hatice Hanımİffet Hatice Hanım, Sırrî Râhile Hanım'ın ablasıdır. 1277/(1860) tarihinde, memleketi olan Diyarbakır'da vefat ederek Behram Paşa camii haziresine defnedilmiştir.
Zerreyim hâke beraber menzilim hurşîddir
Ehl-i diller himmetiyle geldi bu izzet bana
Mazhar-ı sırr-ı İlâhî eyledim dil hânesin
İffetâ rûz-ı ezelde aşk imiş kısmet bana
beyitleri ona aittir. 18
7. Leylâ Hanım
Moralı-zâde Leylâ Hanım olarak bilinen Leylâ Hanım, Kazasker Moralı-zâde Hâmid Efendi'nin kızıdır. İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi bilinmemektedir. İlk edebiyat eğitimini, İzzet Molla diye bilinen dayısı19 Keçeci-zâde Mehmet İzzet'ten almıştır.20 Gençliğinde bir evlilik tecrübesi yaşadığı ve düğün gecesi eşinin, kendisini saydırmak ve kendisine hizmete alıştırmak maksadıyla, kolundaki üzeri nohut yakılı yarayı temizlemesini istediği ve bunun üzerine Leylâ Hanım'ın odayı terk ederek bir daha da geri dönmediği bazı kaynaklarda anlatılmaktadır.21 Daha sonra bir başkasıyla da evlenmeyen22 Leylâ Hanım H. 1264/M. 1847 tarihinde vefat etmiş23 ve Galata Mevlevîhânesi bahçesine defnedilmiştir.24
Fıtnat Hanım müstesna, klasik ekolün şair hanımlarının en büyüğü şüphesiz Leylâ Hanım'dır. Osmanlı şiirinin son klasik döneminin hitamında, kadîm şekiller ve hayaller üzerine, güneşin ufukta kaybolurken İstanbul semâlarından Asya tepelerine son bir ışık göndermesi gibi, son bir parlaklık veren şiirleriyle oldukça şirin ve ilginç bir şahsiyet olarak durmaktadır.25 Dîvân sahibi bir şâirimizdir. Yaşadığı çağa göre çok rahat davranan ve hatta şiirlerinde aykırı sayılabilecek ifadeler kullanan ve ifadelerinden dolayı, zaman zaman hakkında olumsuz şeyler de söylenen26 Leylâ Hanım çok yönlü bir edebî kişiliğe sahiptir.
Leylâ Hanım'ın hac ya da umre için gittiği sırada Hz. Peygamber'in mübarek ravzasını ziyaret ettiği, orada günahlarına tevbe ettiği ve bir daha işlemeyeceğine karar verdiği, ancak geri döndükten sonra bazı nefsânî arzularını kontrol edemediği ve sözünü tutmakta zorlandığı, duygu dolu şu ifadelerinden anlaşılmaktadır:
Hevâ-yı nefsime tâbi' pek çok günâh etdim
Huzura kangı yüz ile varayım yâ Resûla'llâh
Harîm-i ravzana sürmüş iken rû-yı siyâhım vâh
Yine cürm ü günâha mübtelâyım yâ Resûla'llâh27
Leylâ Hanım, dîvânında besmeleden sonra yer almış olan şu ilk kıtasında da, dağınık sözlerini bir araya getirerek bir divan teşkîl etmek istediğini, günahkâr bir kul olmasına rağmen bu hususta Allah'ın yardımını umduğunu ifade etmekte ve Hz. Peygamber için na'tlar yazmayı da nasip etmesini dilemektedir:
Elfâz-ı perîşânımı cem' etmek için
Tevfîkin umar 'abd-i siyeh-rû yâ Rab
Dîvânına da rehber edip tevfîkin
Kıl na't-i habîbinde suhan-gû yâ Rab. 28
Leylâ Hanım nezdinde, dostluğun önemi çok büyüktür. Dostlar incitilmemeli ve hatta incinmelerini mümkün kılacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Bu gelip geçici âlemde gerçek zerâfet böyle olmalıdır. Onun bu konuda, nasîhat niteliğindeki şu beytinin değeri hiç kaybolmayacaktır:
İncitme sen ahbâbını incinmeye senden
Bu 'âlem-i fânîde zerâfet budur işte.29
9. Makbûle Leman Hanım
Makbûle Leman Hanım, Son Osmanlı kadın şairlerindendir. İstanbul'da yetişmiştir. Mabeyn-i Hümayun mensuplarından Hacı İbrahim Efendi'nin kızıdır. Ömrünün uzunca bir kısmını hasta olarak geçirmiştir. Şûrâ-yı devlet baş katiplerinden Fuat Paşa'nın eşidir. Tamamen İslami ahlaka uygun eser yazan ilk kadındır. 1316/(1898) tarihinde vefat etmiş ve Eyüp'te Siyavuş Paşa türbesi yakınına defnedilmiştir.
9. Safvet Nesîbe Hanım
Safvet Nesîbe Hanım, İstanbul'ludur. Beglikçi Muhib Efendi'nin kızıdır. Dîvançesi vardır. 1253/(1837) senesinde vefat etmiş ve Eyüp Sultan mezarlığına, babasının yanına defnedilmiştir.
Düşme dedim dahı bir derde gönül âh sana
Yine düşdün yeni bir derde kim eyvâh sana
Safvetâ râz-ı dilin kimseye ızhâr etme
Gün olur yardım eder bir dil-i âgâh sana
beyitleri onundur.30
9. Sıdkî Emetullâh Hanım
Sıdkî Emetullâh Hanım, Emetullah Hanım olarak bilinir, Sıdkî mahlasıdır. Kametî-zâde Mehmet Efendi'nin kızıdır. Mürettep Divanı ve ve Mecmeu'l-ahyâr, Genc-i Envâr gibi mutasavvıfane manzumeleri vardır. 1115/(1703) tarihinde vefat etmiştir. Mezarı Edirnekapı yakınlarındaki Emir Buharî Zaviyesi civarındadır. Bayramiyye tarikati ulularından Himmet Efendi müntesiplerindendir. Babası vefat edince şu tarihi düşürmüştür:
Kâmetî-zâde Efendi edicek azm-i cinân
Ağladı anın içün mâtem idüp ins ü cân
Dedi târîh-i vefâtını kızı Sıdkî anın
Kâmetî-zâde'ye a'lâ-yı İrem ola mekân.31
12. Sırrî Râhle HanımSırrî Râhile Hanım, Diyarbakırlı olup Arapça, Farsça ve Türkçe ile şiir yazabilen bir şairdir. 1290/(1873) yılında İstanbul'a gelerek Sadrazam Yusuf Kamil Paşa'nın konaklarında ikamet etmiş ve İstanbul şairleri arasında şöhret bulmuştur. 1294 (1877) yılında vefat ederek Edirnekapısı dışındaki Otağcılar semtindeki Kâdirî tarikatı dergâhına defnedilmiştir.
Ketmi güç ızhârı güç bir derde oldum mübtelâ
Darısun bilmez tabîb kâşâneler ağlar bana
Sırrî bir vîrânede bir gence erdin misli yok
Hasb-i hâlim söylesem dîvâneler ağlar bana
beyitleri ona aittir.32
12. Şeref Hanım
Şeref Hanım'ın babası, Mısır kadılığında da bulunmuş olan müderris ve şâir Mehmed Nebil Bey'dir. Mehmed Nebil Bey, ana tarafından, şâir âlimlerimizden, kütüphane sahibi Şeyhulislâm Reîs-zâde Mustafa Âşir Efendi'nin torunudur. 1224/1809 tarihinde İstanbul'da doğmuştur ve 1277/1860 tarihinde yine İstanbul'da vefat etmiştir. Mezarı Yenikapı Mevlevîhanesi bahçesindedir.33