[align=center]
Sosyolojide Modernleşmede Kültürel Etkenler Nedir? Ne Değildir?
Modern dönemdeki toplumsal değişim süreçlerini etkileyen kültürel etkenler arasında yer alan bilimin gelişmesi ile düşüncenin laikleşmesi, modern bakış açısının eleştirel ve yenilikçi niteliğinin ortaya çıkışına katkıda bulunmuştur. Artık gelenek ya da alışkanlıkların, eskiden beri sahip oldukları otoriteden dolayı kabul edilmesi gerektiğini varsaymıyoruz. Tam tersine, yaşama biçimlerimizi giderek artan bir biçimde âUssalâ (Rasyonel) bir temele oturtma ihtiyacı hissediyoruz. Örneğin, bir hastaneyi kurarken, yalnızca geleneksel beğenileri değil hastanenin temel amacını yani hastaların etkin bir biçimde sağaltımını gerçekleştirme durumunu dikkate alıyoruz.
Kültürel olarak nasıl düşündüğümüzün yanında, düşüncelerimizin içeriği de değişti. Daha iyiye gitme, özgürlük, eşitlik ve demokratik katılım idealleri büyük ölçüde geçmiş iki ya da üç yüzyılın ürünüdür. Böyle idealler, içlerinde devrimler de olmak üzere, toplumsal ve politik değişim süreçlerinin harekete geçirilmesini sağlamışlardır. Bu düşünceler geleneğe bağlanamaz; tersine insanın daha iyiye doğru gitmeye çalışmasında, yaşam biçimlerinin sürekli olarak gözden geçirilmesini gerektirir. Başlangıçta Batıâda geliştirilmiş olsalar da böyle idealler, dünyanın pek çok yerinde değişimi özendirme yoluyla uygulama alanı bakımından giderek gerçekten de evrensel ve küresel hâle gelmişlerdir.
[/align]Sosyolojide Modernleşmede Kültürel Etkenler Nedir? Ne Değildir?
Modern dönemdeki toplumsal değişim süreçlerini etkileyen kültürel etkenler arasında yer alan bilimin gelişmesi ile düşüncenin laikleşmesi, modern bakış açısının eleştirel ve yenilikçi niteliğinin ortaya çıkışına katkıda bulunmuştur. Artık gelenek ya da alışkanlıkların, eskiden beri sahip oldukları otoriteden dolayı kabul edilmesi gerektiğini varsaymıyoruz. Tam tersine, yaşama biçimlerimizi giderek artan bir biçimde âUssalâ (Rasyonel) bir temele oturtma ihtiyacı hissediyoruz. Örneğin, bir hastaneyi kurarken, yalnızca geleneksel beğenileri değil hastanenin temel amacını yani hastaların etkin bir biçimde sağaltımını gerçekleştirme durumunu dikkate alıyoruz.
Kültürel olarak nasıl düşündüğümüzün yanında, düşüncelerimizin içeriği de değişti. Daha iyiye gitme, özgürlük, eşitlik ve demokratik katılım idealleri büyük ölçüde geçmiş iki ya da üç yüzyılın ürünüdür. Böyle idealler, içlerinde devrimler de olmak üzere, toplumsal ve politik değişim süreçlerinin harekete geçirilmesini sağlamışlardır. Bu düşünceler geleneğe bağlanamaz; tersine insanın daha iyiye doğru gitmeye çalışmasında, yaşam biçimlerinin sürekli olarak gözden geçirilmesini gerektirir. Başlangıçta Batıâda geliştirilmiş olsalar da böyle idealler, dünyanın pek çok yerinde değişimi özendirme yoluyla uygulama alanı bakımından giderek gerçekten de evrensel ve küresel hâle gelmişlerdir.