[align=center][align=center][align=center]
Sofist Filozofların Tanrı, Evren ve İnsan Felsefeleri Nedir? Ne Değildir?
Sofistler Tanrı inancı ve evrenin kökenleri konusunda da insandan insana değişen farklı gerçeklerin olabileceğini savunurlar. Onlara göre Tanrının (veya Tanrıların) varlığı veya yokluğu konusunda kesin bir hakikat yoktur. Nitekim Protagoras, Tanrıların, ne var olduklarını ne de olmadıklarını biliyorum diyerek dini alanda da şüpheci bir tavır ortaya koymuştur. Sofistler, agnostisizm (Bilinmezcilik) adı verilen, teolojik anlamda bir yaratıcının veya bilimsel anlamda evrenin nereden türediğinin bilinmediği veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi akımın öncülerindendir.
Sofizmin yukarıda kısaca bahsettiğimiz özellikleri, 18. yüzyılda ortaya çıkacak olan Aydınlanma düşüncesini hatırlatmaktadır. Her iki düşünce de kendilerinden önceki geleneksel düşüncelere karşı savaş açmış, insanı merkeze almıştır. Her iki düşünce de toplum, ahlak ve siyasetle ilgili tüm kurumların insanların bir ürünü olduğunu ileri sürer. Bu yaklaşım, doğal olarak, insanlar tarafından meydana getirilen bütün bu kurumların yine insanlar tarafından değiştirilebileceği düşüncesini de kapsar. Devlet, bu kurumlardandır.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]Sofist Filozofların Tanrı, Evren ve İnsan Felsefeleri Nedir? Ne Değildir?
Sofistler Tanrı inancı ve evrenin kökenleri konusunda da insandan insana değişen farklı gerçeklerin olabileceğini savunurlar. Onlara göre Tanrının (veya Tanrıların) varlığı veya yokluğu konusunda kesin bir hakikat yoktur. Nitekim Protagoras, Tanrıların, ne var olduklarını ne de olmadıklarını biliyorum diyerek dini alanda da şüpheci bir tavır ortaya koymuştur. Sofistler, agnostisizm (Bilinmezcilik) adı verilen, teolojik anlamda bir yaratıcının veya bilimsel anlamda evrenin nereden türediğinin bilinmediği veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi akımın öncülerindendir.
Sofizmin yukarıda kısaca bahsettiğimiz özellikleri, 18. yüzyılda ortaya çıkacak olan Aydınlanma düşüncesini hatırlatmaktadır. Her iki düşünce de kendilerinden önceki geleneksel düşüncelere karşı savaş açmış, insanı merkeze almıştır. Her iki düşünce de toplum, ahlak ve siyasetle ilgili tüm kurumların insanların bir ürünü olduğunu ileri sürer. Bu yaklaşım, doğal olarak, insanlar tarafından meydana getirilen bütün bu kurumların yine insanlar tarafından değiştirilebileceği düşüncesini de kapsar. Devlet, bu kurumlardandır.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]
[/align]