[align=center][align=center][align=center]
Septisizmin (Şüphecilik) Modern Çağ'da Genel Özellikleri Nedir?
Modern Çağ: Modern yüzyılın şüpheciliğinde Fransız düşünürü Rene Descartes (1596-1650)ınözel bir yeri vardır. Onun şüpheciliğine yöntemli şüphe denir. Descartes, şüpheciliği, kesin bilgiyi buluncaya kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamında bir yöntem olarak kullanmıştır. Onun dışında 17. yüzyıl şüpheciliği François la Mothe le Vayer (1586-1672), Blaise Pascal (1623-1662) ve özellikle Pierre Bayle (1647-1706) gibi düşünürlerce sürdürülmüştür. Çağının en ilginç kafalarından biri ve pek güçlü bir sözlükçü olan Bayle, gerçekte dincidir, şöyle der: Usumuz, sadece, her şeyi daha şaşırtıcı bir hale getirmeye ve her şey üstünde şüpheler uyandırmaya yeteneklidir. O, şimdiye kadar, kendi kurduklarını yıkacak araçlar sağlamaktan başka bir şey yapmamıştır. Us, gün boyunca ördüklerini gece söken bir Penelopedir. Bundan ötürü felsefe çalışmalarının bize sağlayacağı en büyük yarar, felsefenin doğru bir yol gösterici olmadığını anlamaktır. Kendimize başka bir yol gösterici aramak zorundayız. Bu da dinsel vahyin ışığıdır. Bu gerici sözlerine karşın Bayle, tanrıtanımazlığı bile savunacak kadar hoşgörülü olduğundan ve Protestanlığından ötürü çağının feodal Katolik inakçılığıyla (Kısa bir süre Katolik de olmuştu) savaştığından bir bakıma ilerici bir rol de oynamıştır. Özellikle, tanrıbilimcilerin inaksal kanıtlarını tartışma alanına çekmekle özdekçiliğin yerleşmesini kolaylaşmıştır. Baylea göre erdem aklın aldığına değil, aklın almadığına inanmaktır. Akla uygun olana inanmak kolaydır, bunu herkes yapabilir. Güç olan, herkesin beceremediği akla uygun olmayana inanabilmektir. Gerçek dincinin erdemi bu güç eylemde belirir. Tanrı düşüncesini, bilimle, akılla bağdaştırmaya çalışmak boşunadır. Bunlar hiçbir zaman bağdaşamazlar. Şu halde her birinin alanını ötekinden ayırmak, birbirlerine karşı hiçbir üstünlük düşünmeksizin, her birini kendi alanı içinde değerlendirmek gerekir. Aklın gücü kendi sınırı içindedir, bu sınırı aşamaz. Hiçbir bilimde gerçek bir kesinlik yoktur. Buna karşı inanın da sınırı çizilemez, inan inanabildiğin kadar. Her ikisi birbirlerine karşı da çelişiktir. İsteyen istediği yolu tutsun. Ben kendi payıma her iki yolu birden tutuyorum, der Bayle.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align][/align]Septisizmin (Şüphecilik) Modern Çağ'da Genel Özellikleri Nedir?
Modern Çağ: Modern yüzyılın şüpheciliğinde Fransız düşünürü Rene Descartes (1596-1650)ınözel bir yeri vardır. Onun şüpheciliğine yöntemli şüphe denir. Descartes, şüpheciliği, kesin bilgiyi buluncaya kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamında bir yöntem olarak kullanmıştır. Onun dışında 17. yüzyıl şüpheciliği François la Mothe le Vayer (1586-1672), Blaise Pascal (1623-1662) ve özellikle Pierre Bayle (1647-1706) gibi düşünürlerce sürdürülmüştür. Çağının en ilginç kafalarından biri ve pek güçlü bir sözlükçü olan Bayle, gerçekte dincidir, şöyle der: Usumuz, sadece, her şeyi daha şaşırtıcı bir hale getirmeye ve her şey üstünde şüpheler uyandırmaya yeteneklidir. O, şimdiye kadar, kendi kurduklarını yıkacak araçlar sağlamaktan başka bir şey yapmamıştır. Us, gün boyunca ördüklerini gece söken bir Penelopedir. Bundan ötürü felsefe çalışmalarının bize sağlayacağı en büyük yarar, felsefenin doğru bir yol gösterici olmadığını anlamaktır. Kendimize başka bir yol gösterici aramak zorundayız. Bu da dinsel vahyin ışığıdır. Bu gerici sözlerine karşın Bayle, tanrıtanımazlığı bile savunacak kadar hoşgörülü olduğundan ve Protestanlığından ötürü çağının feodal Katolik inakçılığıyla (Kısa bir süre Katolik de olmuştu) savaştığından bir bakıma ilerici bir rol de oynamıştır. Özellikle, tanrıbilimcilerin inaksal kanıtlarını tartışma alanına çekmekle özdekçiliğin yerleşmesini kolaylaşmıştır. Baylea göre erdem aklın aldığına değil, aklın almadığına inanmaktır. Akla uygun olana inanmak kolaydır, bunu herkes yapabilir. Güç olan, herkesin beceremediği akla uygun olmayana inanabilmektir. Gerçek dincinin erdemi bu güç eylemde belirir. Tanrı düşüncesini, bilimle, akılla bağdaştırmaya çalışmak boşunadır. Bunlar hiçbir zaman bağdaşamazlar. Şu halde her birinin alanını ötekinden ayırmak, birbirlerine karşı hiçbir üstünlük düşünmeksizin, her birini kendi alanı içinde değerlendirmek gerekir. Aklın gücü kendi sınırı içindedir, bu sınırı aşamaz. Hiçbir bilimde gerçek bir kesinlik yoktur. Buna karşı inanın da sınırı çizilemez, inan inanabildiğin kadar. Her ikisi birbirlerine karşı da çelişiktir. İsteyen istediği yolu tutsun. Ben kendi payıma her iki yolu birden tutuyorum, der Bayle.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]