[align=center][align=center][align=center]
Septisizmin (Şüphecilik) Antik Çağ'da Genel Özellikleri Nedir?
1. Antik Çağ: Tarihsel süreçte şüphecilik, ileri sürülen düşüncelerin eskidiği ve yeni düşüncelerin henüz ortaya çıkmadığı çağlarda belirmiştir. Bu çağlardan ilki, Yunan köleci toplumunun yozlaştığı ve çökmeye yüz tuttuğu çağdır. Bu yozlaşma ve çöküntü, Yunan bilgicilerinin (sofistlerinin) şüpheciliğinde yansımıştır. Thalesten beri ortaya atılan felsefesel açıklama denemelerinin çokluğu, doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir. Bu çağa antik aydınlanma çağı denir. Antikçağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu
Protagoras (485-411), tarihsel süreçte ilk şüphelenen düşünürdür. Şöyle der: Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey bana nasıl görünürse benim için böyledir, sana nasıl görünürse senin için de öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuktur, üşümeyen için soğuk değildir. Her şey için, birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir. Demek ki herkes için gerekli kesin ve saltık bir bilgi edinmek olanaksızdır. Bu göreci şüphecilik, Protagorasın izleyicisi Leontinoilı Gorgias (483-375)ta daha da ileri giderek yokçuluğa (nihilizme) varmaktadır.
Gorgias şöyle diyor: Hiçbir şey yoktur. Varsa bile insan için kavranılamaz. Kavranılsa bile öteki insanlara anlatılamaz. Antik Çağ Yunan şüpheciliği, bu ilk bilgici döneminden sonra Elisli Pyrrhon (365-275)la okullaşıyor. Bilgi sorununu dizgesel (sistematik) olarak ilk inceleyen şüpheci Pyrrhondur. Bu yüzden Pyrrhona şüpheciliğin kurucusu denir. Büyük İskenderin ve Aristotelesin çağdaşı olan Pyrrhon, Akademiayla peripatos (Platonla Aristoteles) okulları arasındaki karşıtlığı sezmekte gecikmemiştir, daha sonra da bu karşıtlığın Stoa ve Epikuros okullarında derinleşmesini izlemiştir. Bu gözlemleri, Pyrrhona, felsefe öğretilerine karşı güvensizliği ve bundan ötürü de şüpheyi aşılamıştır.
Şöyle diyor: Gerçekten güzel ya da çirkin olan hiçbir şey yoktur. Herhangi bir şeyi güzel ya da çirkin bulan insanın kişisel seçimidir. Gerçek bir bilgi olmadığına göre, bilge kişi, her şeyde yargıdan kaçınmalıdır. Ruhsal rahatlık ancak böylesine bir ilgisizlik ya da duygusuzlukla sağlanabilir. Bu düşüncelerini sözlü dersleri ve yaşamıyla açıklayan Pyrrhonun öğretisi, yazılı olarak, izdaşı Timon (320-230) tarafından yayılmıştır. Timon, ustasının öğretisini üç önermede formüle etmiştir:
a. Nesnelerin gerçek yapısı kavranılamazdır.
b. Öyleyse nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kaçınma olmalıdır.
c. Ancak bu tutumladır ki ruhsal dinginlike kavuşabiliriz.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]Septisizmin (Şüphecilik) Antik Çağ'da Genel Özellikleri Nedir?
1. Antik Çağ: Tarihsel süreçte şüphecilik, ileri sürülen düşüncelerin eskidiği ve yeni düşüncelerin henüz ortaya çıkmadığı çağlarda belirmiştir. Bu çağlardan ilki, Yunan köleci toplumunun yozlaştığı ve çökmeye yüz tuttuğu çağdır. Bu yozlaşma ve çöküntü, Yunan bilgicilerinin (sofistlerinin) şüpheciliğinde yansımıştır. Thalesten beri ortaya atılan felsefesel açıklama denemelerinin çokluğu, doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir. Bu çağa antik aydınlanma çağı denir. Antikçağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu
Protagoras (485-411), tarihsel süreçte ilk şüphelenen düşünürdür. Şöyle der: Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey bana nasıl görünürse benim için böyledir, sana nasıl görünürse senin için de öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuktur, üşümeyen için soğuk değildir. Her şey için, birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir. Demek ki herkes için gerekli kesin ve saltık bir bilgi edinmek olanaksızdır. Bu göreci şüphecilik, Protagorasın izleyicisi Leontinoilı Gorgias (483-375)ta daha da ileri giderek yokçuluğa (nihilizme) varmaktadır.
Gorgias şöyle diyor: Hiçbir şey yoktur. Varsa bile insan için kavranılamaz. Kavranılsa bile öteki insanlara anlatılamaz. Antik Çağ Yunan şüpheciliği, bu ilk bilgici döneminden sonra Elisli Pyrrhon (365-275)la okullaşıyor. Bilgi sorununu dizgesel (sistematik) olarak ilk inceleyen şüpheci Pyrrhondur. Bu yüzden Pyrrhona şüpheciliğin kurucusu denir. Büyük İskenderin ve Aristotelesin çağdaşı olan Pyrrhon, Akademiayla peripatos (Platonla Aristoteles) okulları arasındaki karşıtlığı sezmekte gecikmemiştir, daha sonra da bu karşıtlığın Stoa ve Epikuros okullarında derinleşmesini izlemiştir. Bu gözlemleri, Pyrrhona, felsefe öğretilerine karşı güvensizliği ve bundan ötürü de şüpheyi aşılamıştır.
Şöyle diyor: Gerçekten güzel ya da çirkin olan hiçbir şey yoktur. Herhangi bir şeyi güzel ya da çirkin bulan insanın kişisel seçimidir. Gerçek bir bilgi olmadığına göre, bilge kişi, her şeyde yargıdan kaçınmalıdır. Ruhsal rahatlık ancak böylesine bir ilgisizlik ya da duygusuzlukla sağlanabilir. Bu düşüncelerini sözlü dersleri ve yaşamıyla açıklayan Pyrrhonun öğretisi, yazılı olarak, izdaşı Timon (320-230) tarafından yayılmıştır. Timon, ustasının öğretisini üç önermede formüle etmiştir:
a. Nesnelerin gerçek yapısı kavranılamazdır.
b. Öyleyse nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kaçınma olmalıdır.
c. Ancak bu tutumladır ki ruhsal dinginlike kavuşabiliriz.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]
[/align]