Schopenhauer'e göre kendi bedenlerimize bakarsak, yani dışarıya bakmak yerine içeriye bakarsak, örtü-süz bir deneyime ulaşabiliriz. Bu deneyimde bulduğumuz şey de tek kelimeyle "istenç"tir. Geriye bakıldığında görülecektir ki kendini dışsal algıya bedensel eylem olarak sunan şey, içe bakışa "istenç" ( duygu, his, arzu ve karar ) olarak sunar. Bu da genellikle gerçekliğin doğasına ilişkin hayati bir ipucu verir. Dışsal bakış açısından fiziksel beden olarak görünen şey, der Schopenhauer, içsel gerçekliği bakımından istençtir(...) Schopenhauer bunun büyük bir felsefi buluş olduğunu, ama başka bir açıdan hiç sevindirici olmadığını düşünmektedir. Çünkü her şeyin özünün "istenç" olması hayatın özünün acı çekmek olduğu anlamına gelir. Schopenhauer'un meşhur "kötümserliği" budur işte. Hayat çok fazla acı ve çok az haz barındırır; genel ve ezici baskınlıktaki özelliği çiledir. Bu sonuca ulaşmak için birbirine yakın bir dizi sav öne sürer.
Hayvan dünyasına baktığımızda bir canlının istencinin - " yaşamak istemesinin"- ona diğerini avlayıp öldürmekten başka seçenek bırakmadığını görürüz. Dişleri ve pençeleri kanlı doğa, ancak güçlünün ve caninin hayatta kalabildiği bir yerdir (Schopenhauer Darwinciliğin önemli bazı yönlerini kırk yıl kadar önceler.) Bu yüzden korku, acı ve ölüm genellikle iyilikle dolu dünyadaki tesadüfi arızalar değildir, doğanın özüne aittir.
İnsan dünyasına döndüğümüzde istencin aynı büyüklükte bir lanet olduğunu görürüz. Schopenhauer bunun için birçok neden sunar. Savlarından birinde de insan olmayan hayvanların acımasız rekabetçi yaşamının insan medeniyetinde ortadan kaldırılmadığına, sadece ıslah edildiğine dikkat çeker. Sıklıkla birbirimizi öldürmüyor olsak da, bir bireyin arzularının peşine düşmesi tipik ve bilinçli olarak başkalarının arzularına zarar verir. Eskilerin de bildiği gibi, "Homo homini lupus", "İnsan insanın kurdudur".
Hayvan dünyasına baktığımızda bir canlının istencinin - " yaşamak istemesinin"- ona diğerini avlayıp öldürmekten başka seçenek bırakmadığını görürüz. Dişleri ve pençeleri kanlı doğa, ancak güçlünün ve caninin hayatta kalabildiği bir yerdir (Schopenhauer Darwinciliğin önemli bazı yönlerini kırk yıl kadar önceler.) Bu yüzden korku, acı ve ölüm genellikle iyilikle dolu dünyadaki tesadüfi arızalar değildir, doğanın özüne aittir.
İnsan dünyasına döndüğümüzde istencin aynı büyüklükte bir lanet olduğunu görürüz. Schopenhauer bunun için birçok neden sunar. Savlarından birinde de insan olmayan hayvanların acımasız rekabetçi yaşamının insan medeniyetinde ortadan kaldırılmadığına, sadece ıslah edildiğine dikkat çeker. Sıklıkla birbirimizi öldürmüyor olsak da, bir bireyin arzularının peşine düşmesi tipik ve bilinçli olarak başkalarının arzularına zarar verir. Eskilerin de bildiği gibi, "Homo homini lupus", "İnsan insanın kurdudur".