[align=center][align=center]
Platon Felsefesinde İdealar Ona Göre Nerededir? Nerede Değildir?
Gerçekten varolan, mutlak bir varlığa sahip bulunan İdeaların ilk bakışta ve doğallıkla bir yerlerde varolmalarının gerektiği düşünülebilir. Bununla birlikte, İdeaların varolduğu bir yer olduğunu düşünmek doğru değildir; çünkü onlar maddi olmayan gerçekliklerdir. Maddi olmayan ezeli-ebedi gerçeklikler olarak İdealar kendilerinde ve kendi başlarına varolurlar; onlar dolayısıyla ne zaman ne mekânda bir yer işgal etmezler.
Platon bu konuda sadece, İdeaların somut şeylerden ayrı olduklarını, gördüğümüz şeylerden ayrı bir varoluşa sahip bulunduklarını söyler. Onların duyusal veya somut şeylerden ayrı bir varoluşa sahip olmaları, gerçekte onların bağımsız bir varoluşa sahip oldukları anlamına gelir. Başka bir deyişle, zaman ve mekân içindeki fenomenlerin veya duyusal dünyadaki görünüşlerin bağımlı bir varoluşa sahip oldukları yerde, İdealar bağımsız bir varoluşa sahiptirler. Onlar varoluşlarını fenomenlere borçlu olmadıkları gibi, kendilerinden pay alan fenomenlerin tek bir tanesi dahi varolmasa da varlıklarını sürdürürler.
İdeaların mekânsal bir boyuta sahip olmadıkları açıktır; İdeaların varoldukları yer konusu, onların varolan bir şey olmaları nedeniyle mekân içinde bir yerde olduklarını ima eden dilimizin bir sonucu olarak gündeme gelir. Bu konuda, öyle sanılır ki İdeaların bağımsız bir varoluşa sahip olmaları olgusu dışında bir şey söylenmesi pek mümkün gibi görünmemektedir. Platon buna rağmen, aynı konuyla ancak dolaylı bir ilgisi bulunan iki hususa gönderme yapar. Bunlardan birincisinde, Platon, tıpkı İdealar gibi ezeli-ebedi olan ruhun bir beden içine girmezden önce İdealarla tanıştığını söyler. İkincisinde ise Tanrı ya da Demiurgosun duyusal şeylere şekil verirken, örnek ya da model olarak İdeaları aldığına işaret eder.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]Platon Felsefesinde İdealar Ona Göre Nerededir? Nerede Değildir?
Gerçekten varolan, mutlak bir varlığa sahip bulunan İdeaların ilk bakışta ve doğallıkla bir yerlerde varolmalarının gerektiği düşünülebilir. Bununla birlikte, İdeaların varolduğu bir yer olduğunu düşünmek doğru değildir; çünkü onlar maddi olmayan gerçekliklerdir. Maddi olmayan ezeli-ebedi gerçeklikler olarak İdealar kendilerinde ve kendi başlarına varolurlar; onlar dolayısıyla ne zaman ne mekânda bir yer işgal etmezler.
Platon bu konuda sadece, İdeaların somut şeylerden ayrı olduklarını, gördüğümüz şeylerden ayrı bir varoluşa sahip bulunduklarını söyler. Onların duyusal veya somut şeylerden ayrı bir varoluşa sahip olmaları, gerçekte onların bağımsız bir varoluşa sahip oldukları anlamına gelir. Başka bir deyişle, zaman ve mekân içindeki fenomenlerin veya duyusal dünyadaki görünüşlerin bağımlı bir varoluşa sahip oldukları yerde, İdealar bağımsız bir varoluşa sahiptirler. Onlar varoluşlarını fenomenlere borçlu olmadıkları gibi, kendilerinden pay alan fenomenlerin tek bir tanesi dahi varolmasa da varlıklarını sürdürürler.
İdeaların mekânsal bir boyuta sahip olmadıkları açıktır; İdeaların varoldukları yer konusu, onların varolan bir şey olmaları nedeniyle mekân içinde bir yerde olduklarını ima eden dilimizin bir sonucu olarak gündeme gelir. Bu konuda, öyle sanılır ki İdeaların bağımsız bir varoluşa sahip olmaları olgusu dışında bir şey söylenmesi pek mümkün gibi görünmemektedir. Platon buna rağmen, aynı konuyla ancak dolaylı bir ilgisi bulunan iki hususa gönderme yapar. Bunlardan birincisinde, Platon, tıpkı İdealar gibi ezeli-ebedi olan ruhun bir beden içine girmezden önce İdealarla tanıştığını söyler. İkincisinde ise Tanrı ya da Demiurgosun duyusal şeylere şekil verirken, örnek ya da model olarak İdeaları aldığına işaret eder.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]