Osmanlı Siyaset Düşüncesinde Kavramlar / Dr. Coşkun Yılmaz
I. Tarihi Temeller ve Kaynaklar
Osmanlı Beyliği, tarih sahnesine, kadim insanlık birikiminin ve köklü medeniyetlerin yer aldığı bir coğrafyada tabii bir etkileşim sürecinin uzantısı olarak çıkmıştır. Bu coğrafya, Mezepotamya, Mısır, Yunan, Büyük İskender, Roma ve İslam Medeniyet birikimlerinin birbiri ardına geldiği ve tarihi olgular olarak Osmanlılara intikal ettiği bir bölgedir.
Osmanlı siyaset düşüncesi, İslam siyaset düşüncesinin devamıdır.1 Osmanlılar, İslam tarihinde sayısı 250'yi geçen devlet arasında, kuvvet ve süreklilik açısından, Hulefa-i Raşidin, Emeviler, Abbasiler ve Selçuklular silsilesinin, tesir ve şümul bakımından en güçlü ve tamamlayıcı halkasıdır. İslam tarihinin tabii bir devamı olarak, sağlam bir gelenek üzerine oturmuş, yerleşmiş telakkileri devam ettirmiştir. Bu silsilenin Âl-i Resul, Âl-i Selçuk, Âl-i Osman olarak sıralanması, Osmanlıların ülkelerine; "Memalik-i İslam", hükümdarlarına "Padişah-ı İslam", en büyük alimlerine "Şeyhülislam", askerlerine, "Asakir-i İslamiyye", "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" demeleri Osmanlıların beslendiği ana kaynağı göstermektedir.2 Onlar, Müslüman düşünürlerin siyaset felsefesini, pratik öğütleri ve uygulamalar belirli bir olgunluk seviyesine ulaşmış olarak hazır bulmuşlardır.
İslam düşünce geleneğinin belirleyicilik ve aracılığıyla, Osmanlı siyaset düşüncesinin tarihi temelleri, kadim medeniyetlere uzanmaktadır. Defalarca tercüme ve şerh edilen Kelile ve Dimne'nin eski Hint klasiklerine dayandığı "bilinir"di. Bu eser "yabancılık" çekmeden Osmanlı kültür dünyasında dolaşımını sürdürürmüştür. Diğer taraftan, Eflatun, Aristo ve Calinus'un eserleri, İslam ve Osmanlı kültürünün temel klasiklerindendir.3 Bu isimler, Osmanlı düşünürlerinin eserlerinde büyük bir "tanışıklıkla" kullanılmaktadır. Yine, Kelile ve Dimne, Nizamülmülk'ün Siyasetnamesi, Kutadgu Bilig, Kabusnâme, İran devlet ve toplum pratiğini bu coğrafyaya taşımıştır.4 Osmanlılara, kendisini uygulamalarda da gösteren önemli bir katkı da, Orta Asya'dan gelmiştir.5
İslam ve Osmanlı düşünürlerinin kadim medeniyetlerle ilişkisi basit bir çeviri, aktarma veya etkilenme çerçevesinde gelişmiş değildir. İslam düşünürlerinin kadim felsefe geleneklerine, Aristoculuğun farklı ve özgün yorumları olarak, yepyeni bir biçim verdiği kabul edilmektedir. Bu yaklaşım aynı zamanda bir özgüveni, İslam ve Osmanlı bilginlerinin özgünlüğünü ve eskilerden etkilenme konusundaki komplekssizliğini de göstermektedir. Mesela, Ahlâk-ı alâi'de, kadim Mezepotamya'dan İran geleneğine, İbrahimi gelenekten Yunan'a kadar son derece kapsyıcı ve içselleştirici referans zenginliği dikkat çekmektedir. Hatta, Kınalızade için Eflatun ve Aristo Avrupa'ya ait olmadığı gibi, kadim kültürün önemli kaynakları olarak Osmanlı'nın tabii tarihi referansları arasında6 yer almaktadır. Kendilerinden önce bu konularda yazılmış eserleri istinsah, tercüme ve şerh ederek değerledirmeyi tercih eden Osmanlılar, özgün eserlerde de vermiştir. Başka bir ifadeyle,"Osmanlı siyasi zihniyeti bir dünya düzeni fikrini, tarihi ve dini sembolleri kullanarak, sosyalleştirmeyi"7 bilmiştir.
Osmanlı siyaset düşüncesinin değerlendirirken siyasal coğrafyanın önemini de göz önünde bulundurulmalıdır. Önemli devlet adamlarından bir kısmının komşu siyaset kültüründen gelmesi, bu alanlardaki tecrübelerin de bünyeye taşınmasını sağlamış ve kolaylaştırmıştır.
Bu makalede, ıslahatnameler8 ışığında, Osmanlı siyasi düşüncesinin temel kavramları belirlenmeye çalışılacaktır. Çalışmamıza kaynaklık edecek ıslahatnameler; Lütfi Paşa'nın Âsanâmesi,9 müellifi bilinmeyen Kitâbu mesâlihi'l müslimîn ve menâfi'i'l-mü'minîn,10 Gelibolulu Mustafa Âli'nin Nushatü's-selâtin,11 anonim Hırzü'l-mülûk,12 Hasan Kâfi el-Akhisarî'nin Usulü'l-hikem fi nizâmi'l-âlem,13 müellifininin belirlenemeyen Kitab-ı müstetâb,14 Koçi Bey Risalesi,15 Kâtip Çelebi'nin Düstûru'l-amel li'slâhi'l-halel, 16 Tarih-i Naîmâ,17 Hezarfen Hüseyin Efendi'nin Telhîsü'l-beyân fi kavânîn-i Âli Osman,18 Defterdar Sarı Mehmet Paşa'nın Nesâyihü'l-vüzerâ ve'l-ümerâ,19 Nahîfî'nin Nasîhatü'l-vüzerâdır.20 Bu eserler, Osmanlı siyaset düşüncesinin uygulanması fikrine ve tarihi temellerine de ışık tutmaktadır.
II. Kavramlar
1. Siyaset
Osmanlı düşünürlerine göre21 insan, hayatını sürdürmek için cemiyet hayatına muhtaçtır. Cemiyet hayatı; iş bölümü, adalet esasına dayanır, herkes, kendi kabiliyeti doğrultusunda mevkiine razı olur, başkasının hakkına saldırmazsa, düzenli ve mutluluk verici olur. Bunu sağlamak da padişahın görevidir. Karşılıklı yardımlaşma, nizamı sağlama ve toplumun ahenkli şekilde yönetilmesinin kurrallarına siyaset denir. Siyaset karşılığında, "tedbir"i de kullanan Osmanlı düşünürlerinin, ikili bir siyaset tasnifi dikkati çekmektedir. Bu tasnif, siyaset-i ilahi ve siyaset-i sultani şeklindedir.22 Bazı düşünürler de aynı manayı çağrıştıran, hüsn-ü siyaset ve sui siyaset kavramlarını kullanmıştır.23
a- Siyaset-i ilahi: Tedbirlerin hikmet esasına gör alınmasıdır. Bu ölçüler, Hz. Peygamber tarafından bildirilmiştir. Ehl-i hikmet, bu siyasete siyaset-i ilahi derken, ehl-i şeriat, "şeriat" derler.
b- Siyaset-i sultani: Padişahların koyduğu kurallardır ki bunun osmanlı hukuk literatüründeki karşılığı, örftür. Buna siyaset-i akli de denmektedir. Naîmâ, 18, siyaset-i sultani ile siyaset-i ilahi arasındaki bağı şöyle açıklamaktadır "Siyaset-i şeriyye siyaset-i akliyyeden muğni olmakla mülûk-ı islamiyyeye düsturu'l-ameldir." Ve, "mi'yar-i şer ü adle itibar etmeyip da'iye-i nefs ile zulm ü heva vü hevese ittiba edenleri gayret-i ilahiyye zuhuru ile mücâzâd olagelmiştir"24