Keşfet

Klasik Dönem Anadolu Sanayii Üzerine Bir Değerlendirme (1500-1605) / Ümit Koç

Linux

Yaşlı Kurt
Katılım
14 Şub 2021
Mesajlar
3,707
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
istanbul
Klasik Dönem Anadolu Sanayii Üzerine Bir Değerlendirme (1500-1605) / Ümit Koç


Osmanlı Devleti'nin kurumlarının en mükemmel şekline ulaştığı klasik dönem olarak tabir edilen XVI. yüzyıl, hemen her sahada olduğu gibi sanayi alanında da zirvenin yaşandığı bir dönemdir. Askeri ve siyasi olarak Osmanlı Devleti'nin varlık mücadelesinde önemli bir yere sahip olan Anadolu, sanayi alanında da devletin ihtiyaçlarına belli oranda cevap verebilecek nitelikteydi. Kuruluşundan yıkılışına değin stratejik konumu münasebetiyle sürekli savaşmak zorunda kalan Osmanlı, devlet insiyatifini savaş sanayisinin gelişimi noktasında kullanmıştır. Top ve gülle dökümü, barut imali ve hatta gemi inşası için İstanbul'daki üretimin yetersiz kaldığı durumlarda Anadolu'da küçümsenemeyecek bir faaliyet göze çarpmaktaydı.

Dönemin önemli sanayi kollarından olan dokuma sanayisi Anadolu'da yerel ihtiyacın ötesinde İstanbul'un ihtiyaçlarına da cevap verebilecek nitelikteydi. Hatta Anadolu'dan gerek Batı ülkelerine ve gerekse doğuya bu sanayi kolundan mamul madde ihracı yapılmaktaydı. Deri sanayisinin de, hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı Anadolu'da önemli bir yere sahip olduğunu ifade etmek gerekir. Yerel ihtiyacın yanı sıra İstanbul'un ihtiyaç duyduğu deri de Anadolu'dan temin edilmekteydi. Tesadüf edilen diğer sanayi kolları daha ziyade bölgesel ihtiyacı karşılamaya yönelik, ancak üretim fazlası olduğu zamanlarda ihracına izin verilen küçük işletmeler şeklindeydi.

Bu çerçevede konu ele alınıp incelediğinde, Anadolu sanayisi hakkında genel bir düşüncenin oluşabileceği kanaatindeyiz.

1. Savaş Sanayisi

Osmanlı Türklerinin geleneksel silahı olan ok ve yay, ateşli silahlar bulunmuş olmasına rağmen XVI. yüzyılda da önemini kısmen muhafaza etmekteydi. Oldukça düzgün ve zarif bir şekilde tasarlanan Osmanlı yaylarının uzunluğu 80-120 cm. arasında değişmekteydi. Yay akağaçtan yapılır, kabza ve uç kısımları öküz ve manda boynuzlarından alınan kemiklerle kaplanırdı. Yayların iki ucundaki kemiklere takılan kirişse, sığır ve özellikle öküz sinirinden yapılırdı.1 Anadolu'nun bir çok şehrinde rastlayabileceğimiz kirişhanelerin daha ziyade bu amaca hizmet ettiği söylenebilir. Bu dönemde kılıcın da yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Ancak ehemmiyetine binaen daha ziyade tekamül eden harp teknolojisi üzerinde durulacaktır ki bunu da top ve gülle dökümü, barut imali ve gemi inşası şeklinde sıralayabiliriz.

1.1. Top ve Gülle Dökümü

Osmanlı devletinde top dökümü büyük oranda İstanbul'da Tophane-i Amire'de gerçekleştirilmekteydi. İhtiyaç durumunda ise Edirne, Avlonya, Semendire, Novaberdâ, İşkodra, Belgrat, Budin, Mısır, Basra, Erzurum, Birecik ve Van tophanelerinde de top dökümü yapılmaktaydı.2 Erzurum ve Birecik Tophaneleri için bilgilerimiz son derece sınırlıdır ancak, Van Tophanesinde sınırlı sayıda top dökülmesine karşın gülle ve fındık dökümünde oldukça aktif olduğu gözlenmektedir.

1.1.1. Erzurum Tophanesi

Erzurum'da 1576 tarihinde taş ve topraktan yapılmış bir tophanenin yağmur ve kardan dolayı harap olduğunu ve yerine yeniden kârgir bir binanın yapılmış olduğunu görmekteyiz. Özellikle İran seferlerinin bir kısım mühimmatının hazırlandığı Erzurum'daki tophanede kısmen top dökümü yapılmaktaydı.3

1.1.2. Birecik Tophanesi

Osmanlıların doğudaki top döktükleri merkezlerden birisi de Birecik'tir. Topçular katibi Hasan'a göre IV. Murad'ın Bağdat seferinde kullanılacak topların dökülmesi ve iki adet balyemez ile diğer büyük çaplı bazı topların dökümü burada gerçekleştirilmişti. Dökülecek topların kalıpları İstanbul'da hazırlanmış ve Kağıthane'den döküm için toprak götürülmüştü. Burada dökülen toplar ise Bayram Paşa vasıtasıyla Musul'a sevk edilmişti.

1.1.3. Van Tophanesi

Arşiv kayıtlarında varlığına 1565 yılından itibaren rastlanan Van Tophanesi, Van Kalesinin ve eyalete bağlı diğer kalelerin darpzen ve top ihtiyacını temin etmek için kurulmuştur. 1565 tarihinde Erciş ve Ahlat kaleleri için ihtiyaç duyulan 50 adet darpzenin Van Tophanesi'nde döküldüğünü görmekteyiz. Bu darpzenler için gerekli olan 40 kantar kalay, Amid kalesindeki miri mahzenlerden; toprak, Hizan'dan; ardıç otu, gemi ile Ahtamar adasından; demir, Kiğı madeninden ve lazım olan kereste de bedeli mukabilinde halktan karşılanmıştır.

1578 yılında başlayan İran harpleri sebebiyle topa ihtiyaç duyulmuş ve buna mukabil Van beylerbeyine gönderilen 1578 tarihli hükümde, İstanbul'dan gönderilen üstat topçular vasıtasıyla, kırık topların da eritilerek yeni topların dökülmesi ve ihtiyaç duyulan mahallere dağıtılması istenmiştir.4 Ayrıca İstanbul'dan gönderilen top üstatlarının, civardaki topçu neferlerinin de yardımıyla Diyarbekir ve Şehrizol şehirlerinde de top döktükleri görülmektedir.5

Top ve tüfeklerde kullanılan çeşitli çaplardaki yuvarlak ve fındıkların dökümü için demire ihtiyaç duyulması, dökümhanelerin demir madenleri kurulmasını zorunlu kılmıştır. Van'da dökülen yuvarlak ve fındıklar için demir Kiğı'dan ve 1574 sonrası Van bölgesinden, kurşun ise Hakkari'deki kurşun madenlerinden temin edilmiştir.6 Bilecik Madeninde de önemli ölçüde yuvarlak dökümü
yapılmaktaydı. Anadolu kethüdasına gönderilen 1568 tarihli hükümde Birecik Madeni'nde üretilen on altı, on dört ve on bir vukıyyelik atar top yuvarlaklarının sayısı on beş bine eriştikten sonra, kalan yuvarlakların topçu başı tarafından gönderilen kalıba göre işletilmesi istenmiştir.7

1.2. Barut İmali

Barut üretimi önemli düzeyde İstanbul'daki Baruthane-i Âmire'de gerçekleştirilmekteydi. Ancak barutun temel hammaddesi olan güherçilenin Anadolu'nun hemen her yerinde sıklıkla rastlanan bir maden olması, barut üretiminin yaygın olarak Anadolu'da da yapılmasına imkan sağlamıştır. Lazkiye, Göynük,8 Kayseri, Niğde, Larende,9 Kiğı, Mazgird, Tekman,10 Erciş, Ahlat, 11 Malatya, İçel,12 Erzurum, Erzincan, Tercan, Kemah, Oltu ve Kars13 tespit edebildiğimiz önemli güherçile üretim merkezleridir. Ancak bu madenlerin tamamında barut üretiminin yapıldığı söylenemez. 1571 yılında Van, Erciş, Ahlat ve Adilcevaz madenlerinden çıkarılan güherçile ve Hakkari madenlerinden çıkarılan kükürt Van'da barut üretimini mümkün kılmıştır.14

1571 tarihinde Kiğı, Mazgird ve Tekman kazalarından çıkarılan güherçile, Erzurum kalesinde siyah barut imali için kullanılmaktaydı.15 1576 yılında Diyarbakır'da barut işlendiğini tespit edebiliyoruz.16 Erzurum beylerbeyine gönderilen 1577 tarihli bir hükümden Erzurum'da işlenen güherçilenin barut imali için Oltu'ya sevk edildiği anlaşılmaktadır.17 Elimizdeki bilgiler esas alındığında barut imal edilen yerlerin daha ziyade Anadolu'nun doğusunda yoğunlaştığı görülmektedir. Bunda madenlerin niteliği kadar, bölgenin stratejik konumunun da önemli bir etken olduğu düşünülebilir.

1.3. Gemi İnşası

Osmanlı denizcilik tarihinde kuruluştan XVII. yüzyıla kadar olan dönemde kürekli gemilerin İnşa edildiği görülmektedir. Yelkenli gemi inşası ancak XVII. yüzyıldan sonra mümkün olmuştur. XVI. yüzyılda inşa edilen gemilerinin en önemli kısmını kadırgalar teşkil etmekteydi ve bunlar tamamen Osmanlı gemi teknolojisinin bir ürünüydü.18 Anadolu'da bulunan tersanelerde de çektiri tipi, kadırga ve benzeri küçük tonajlı gemiler inşa edilmekteydi.

1.3.1. Sinop Tersanesi

Sinop, Karadeniz kıyısındaki tek doğal liman olması ve gemi inşası için lüzumlu kaynaklara sahip bulunması hasebiyle tersane için ideal bir yerdi. Başta kereste olmak üzere kendir, zift, üstüpü Sinop ve civarından temin edilmekteydi.

Osmanlı İmparatorluğu, Sinop'taki tersaneyi Candaroğulları'ndan devralmış ve XVI. yüzyılda da ihtiyacı olan bir çok harp gemisini burada yaptırmıştı. Nitekim Sinop Tersanesi'nde inşa edilen gemiler arasında 1566'da 15 kadırga, 3 mavna, 1571'de 25 kadırga yer almaktaydı. İnşa edilen gemi çeşit ve miktarlarından Sinop Tersanesi'nin Galata ve Gelibolu'dan sonra üçüncü büyük tersane olduğu anlaşılmaktadır.

1.3.2. İzmit Tersanesi

Osmanlılar tarafından fethinden çok önceleri de tersanesi bulunan İzmit civarında elverişli ormanların bulunması her dönemde gemi inşasını teşvik etmiştir.

İzmit Tersanesi, gemi tezgahları ve kereste mahzenleri olan bir tersane idi. İzmit'te Hünkar Sarayı yakınında bulunan tersane, XVI. yüzyılda zaman zaman tamir geçirmişti. Mesela 1554'teki genel tamirden sonra, 1566'da yıkılan 4 kapısı ile bazı duvarları yeniden inşa edilmiştir. 19

1.3.3. Birecik Tersanesi

Birecik Tersanesi'nin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber XVI. asrın ilk yarısında faaliyette olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 1522 senesinde 2 sandal inşa edilen Birecik Tersanesi'nde 1571'de 250'si askeri, 150'si zahire gemisi olmak üzere 400 gemi inşa edilmiştir.

1.3.3. Samsun Tersanesi

Sinop'tan sonra Karadeniz'in en fazla gemi inşa edilen ve bilhassa kendir teli dokunan dokunan tersansesi Samsun'da idi. İnebahtı mağlubiyetinden sonra (1571), burada 5 kadırga yapılmıştı.

Ayrıca Anadolu'da ihtiyaç durumunda Trabzon, Sakarya, Kemer, Silivri, Biga, Antalya, Alanya20 ve Van'da da gemi inşası yapılmaktaydı. Erzurum hazinesi defterdarına gönderilen 993 tarihli hükümde; Van'da yapılacak on gemi için elli kantar demire ihtiyaç duyulduğu bunun mevcut ise Erzurum'daki hisardan, değil ise Kiğı Madeni'nden karşılanması istenmiştir.21

2. Dokuma Sanayisi

2.1. Pamuklu DokumaSanayii

Anadolu'nun bir çok şehrinde pamuk üretimi yoğun olarak yapılmasına rağmen, buralarda pamuklu dokuma yapıldığına dair vesikalarımız bir hayli sınırlıdır. Ancak daha sonra boyahaneler mevzuunda değinileceği üzere, Anadolu'nun irili ufaklı hemen her şehrinde kumaşların boyama işlemlerinin gerçekleştirildiği boyahanelere rastlamak mümkündür. Bu da bize dokuma işleminin küçük çapta da olsa bu şehirlerde yapıldığı izlenimini vermektedir.

Pamuk üretiminin bugün olduğu gibi XVI. yüzyılda da Ege bölgesinde önemli oranlarda yapıldığı ve pamuklu dokumanın inkişaf ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin Manisa pazarına getirilen pamuğun alıcıları arasında ilgili meslek erbabı haricinde pamuğu iplik haline getiren ve evlerindeki tezgahlarda dokuyan kadınlar da bulunmakta idi. Manisa cüllahları ve çuhaları pamuk ipliğini işleyerek, bogasi (ince pamuklu kumaş), astarlı alaca (pamuklu-ipek karışımı veya renkli çizgili pamuklu kumaş), tülbent, bez, makrama (bir çeşit örtü), gömleklik gibi kumaşları imal etmekteydiler. Manisa'da bilhassa, alaca ve bogasi imalatının XVI. asırda oldukça yaygın ve meşhur olduğu, ayrıca bu asırda kızıllı Manisa kuşağının da imal edildiği görülmektedir.22

XVI. yüzyılda Tersane-i Amire'nin yelken bezi, esir gömleği ve tente bezi ihtiyacını karşılamak için Manisa yakınlarındaki Menemen ve Akhisar kazalarında sipariş üzere dokuma yapılmaktaydı. 1564-1571 yılları arasında bu iki kazadan İstanbul'a toplam 778.165 zira bez gönderilmiş, buna karşılık 2.962.604 akça masraf yapılmıştı.23 Bu rakamlar bölgedeki pamuk dokumacılığının ne denli yoğun olduğu noktasında bize fikir vermektedir. Bölgenin pamuk dokumacılığında bir diğer önemli şehri Denizli'dir. Burada dokunan kumaşlar gerek Selçuklu ve Beylikler, gerekse Osmanlı Devlet ricali tarafından tercih edilen mamüllerdi. Menderes Ovası'nda yetiştirilen pamuğun kaliteli olmasının yanı sıra, kumaşların boyanması için gerekli olan boya hammaddesinin bölgeden temin ediliyor olması sektörün gelişmesine yardımcı olmuştur.24

XVI. yüzyılda pamuk üretiminin yoğun olarak yapıldığı şehirlerden bir tanesi de Diyarbakır'dır. Diyarbakır'da dokumacılardan alınan vergi, tezgah sayısına göre alınan maktu bir vergi olmayıp, dokunan kumaşların damgalanması sırasında alınan damga vergisiydi; bir çift bezden 2 karaca akça alınmaktaydı.25 Anadolu pamuklu dokumacılığı hakkındaki bilgilerimiz maalesef bu kadarla sınırlıdır.

2.2. İpekli Dokuma Sanayii

XIII. yüzyıl Selçuklu sanatı içinde tesadüf edilen Anadolu ipekli dokumacılığı, XVI. yüzyılda Anadolu'daki diğer uygulamalı sanat türlerinde olduğu gibi gelişiminin en üst noktasına ulaşmıştır. Önceleri Anadolu'nun çeşitli şehrinde mevcut olan ipek dokumacılığı, XVI. yüzyılda büyük merkezlere; İstanbul ve Bursa'ya kaymaya başlamıştır.26 Bu dönemde Bursa İpekçiliğinin inkişafını en iyi ifade eden örnek şüphesiz 1514 Çaldıran Seferi sonrası alınan ganaim defterinde; I. Selim'in Tebriz'de Heşti-bihişt sarayından aldığı eşyalar arasında Bursa kumaşından yapılmış doksan elbisenin kaydına rastlamasıdır.27

XVI. yüzyılda Bursa'da dokunan kumaşların şöhreti Lehistan, Macaristan, İtalya ve hatta Fransa'ya kadar yayılmıştı.28 Bir taraftan memleket içinde ipekli kumaşlara fazla ihtiyaç olması, diğer taraftan dış ülkelerden kumaş almaya gelenlerin çoğalması, büyük ölçüde bir ipekli dokumacılığın kurulmasını mümkün kılmıştır. 1500 tarihinde yalnız Bursa'da 1.000 ipekli kumaş dokuyan tezgah vardı. Bu tezgahların bir kişilik, küçük birer ev dokumacılığı şeklinde çalıştıkları zannedilmemelidir. O tarihlerde 50-60 tezgah sahibi büyük sermayedarlar bulunmaktaydı.29

Böylesi büyük gelişme göstermiş olan ipekli kumaş dokumacılığını, mamüllerin çözgü tellerinin sayısı esas alınarak dört grupta incelemek mümkündür:

Kemhalar

Elbise yapmak için kullanılan bu çeşit kumaşlar, kalite bakımından en ağır olanları teşkil eder. Kemhalar daha ziyade erkek kıyafeti olarak tercih edilmiştir. Bursa'da dokunan ilk ipekli kumaşlar bunlar olsa gerektir. Bursa'nın yanı sıra Anadolu'da Amasya'da da kemha dokunmuştur.30

Atlas ve Kutnular

Kemhalardan sonra sıklık ve kalınlık itibariyle ikinci sırada yer alır. Bu kumaşların ortak özellikleri daima parlak ve göz alıcı olmalarıdır. Bunlar daha ziyade kadınlar tarafından kullanılmış ve zaman içinde kadınların daha süslü giyinme arzusuna uygun olarak çeşitleri alabildiğine artmıştır.31

Kadifeler

Osmanlı Türklerinin ipekli dokumacılık hayatında kadife dokumacılığı başlı başına bir fasıl teşkil eder. Türkler kadife dokumayı diğer kumaşlardan üstün tutmuşlardır. Denilebilir ki bu işte elde edilen başarı bütün yüzyıllar boyunca devam etmiş, komşu memleketlerin rekabeti kadifelerde görülmemiştir. Türk kilim geleneğinin devamı olarak önceleri desenli olan kadifeler, sonraları düz olarak da dokunmuştur. Kullanıldıkları yerlere göre kadifeleri Elbiselik ve Mobilyalık kadifeler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Elbise yapmaya yarayan kadifeler aynı zamanda yorgan ve yatak yüzleri içinde kullanılmıştır.32

Taftalar ve Valeler

Çözgü tellerinin azlığına göre ayrı bir kısımda toplanan taftalar ve valeler daha hafif ipekli kumaşlardır. Tafta kumaşlar dokunduktan sonra pişirilmezler. Valelerin pişirilmesi aradaki farkı belirler. Yelken bezi olacak taftaların telleri birkaç katlı bükülmek suretiyle istenilen kalınlıkta dokunurdu. Sert dokunuşlu olan taftalar, kadın elbiseleri yapmak, sedirleri örtmek, perde ve çadırlar yapmak için de sıkça kullanılmıştır.33

Anadolu'da Bursa'nın yanı sıra Mardin'de de vale işlendiğini görüyoruz. Mardin'de ipek işleyen tezgahlardan ayda 4 karaca akçe vergi alınmaktaydı.34

2.3. Yünlü Dokuma

Küçük baş hayvancılığın çok yaygın bir şekilde yapıldığı XVI. yüzyıl Anadolu'sunda gelişmiş bir yünlü dokumacılıkdan bahsetmek maalesef mümkün değildir. Muhtemelen yünlü dokuma ancak kişisel ihtiyaçları karşılayacak düzeyde, küçük el tezgahlarında yapılmaktaydı.

Osmanlı piyasasında yünlü kumaşlara duyulan ilgi Avrupa'dan ve özellikle Londra'dan bu tür kumaşların Osmanlı piyasasına girmesine imkan sağlamıştır. Bir yünlü çeşidi olan meşhur Londra çukasının Venedikli tacirler tarafından Manisa'ya getirilip satıldığına dair kayıtlar mevcuttur. Ancak Manisa'da da, büyük miktarda olmasa bile çuka dokumacılığı yapılmaktaydı. 1615 tarihli bir hükümden anlaşıldığına göre, Manisa civarında hasıl olan yapağı eski zamanlardan beri Müslüman ve Yahudiler tarafından işlenip, çuka ve velense haline getirilmekteydi. Ayrıca çuka imalatı ile meşgul olan Selanik Yahudilerinin bir bölümünün şartların elverişli olması sebebiyle Manisa ve civar şehirlere göçüp, sanatlarını icra ettikleri görülmektedir.35

Anadolu'da yünün yaygın olarak keçe imalinde de kullanıldığı görülmektedir. Özellikle Ankara'da keçecilerin gerekli miktarda yünü temin edemedikleri için gerek kendi aralarında gerekse farklı meslek gruplarıyla ihtilafa düştükleri mevcut kayıtlardan anlaşılmaktadır.36

Dokumacılığın gelişme kaydettiği Bursa, Amasya, Denizli ve Mardin gibi şehirlerde yünlü dokuma yapıldığına dair elimizde herhangi bir kayıt mevcut değildir.

2.4. Sof Dokumacılığı

Ankara'da yetişen tiftik keçilerinin uzun kılları, sof dokumacılığının hammaddesini teşkil etmekteydi. Tiftik ipliğinin sof kumaşı haline gelinceye kadar tabi tutulduğu işlemlerinher biri, sof dokuyucuları, sof yuyucuları, sof boyacıları ve sof perdahcıları (cendereciler) gibi farklı meslek grupları tarafından tatbik edilirdi. Bunlardan sof boyacıları ve cendereciler yalnız Ankara'da dokunan sofları değil, Tosya, Kastamonu, Çankırı, Sivrihisar, Kalecik gibi sof üretimi yapılan yerlerin soflarını da işleme tabi tutmaktaydılar.37 Ankara'da yoğun üretim sonucu elde edilen sof kumaşları ülke içinde başta İstanbul olmak üzere, Halep, Bursa, Şam gibi çeşitli şehirlerde, fakat büyük kısmıyla Venedik, Lehistan gibi Avrupa ülkelerine satılmaktaydı.38

Sof dokumacılığının yapıldığı şehirlerden özellikle Tosya, Ankara'ya rakip olabilecek derecede sektörde ilerlemişti. Hatta kentte tiftik ticaretine bağlı olarak mütevazi de olsa bir bedesten bulunmaktaydı.39 Anadolu'nun doğusunda sadece Mardin'in Kal'atü'l-İmra köyünde sof dokumacılığı yapıldığına ilişkin bilgilere ulaşmak mümkün olmaktadır. Ancak XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu bölgede sofun ticari rağbetten düşmesiyle halkın sof yerine börk işlediği görülmektedir.40


2.5. Dokunan Kumaşların Boyanması

XVI. yüzyıl Anadolu'sunda her çeşit iplik ve dokunan kumaşların boyama işlemleri boyahanelerde gerçekleştirilmekteydi. Osmanlı belgelerinde sıklıkla tesadüf edilen boyahanelerin fiziki görünüşü hakkında çok az şey bilinmektedir. Tokat boyahanesinde maaşlı boyacı, yıkayıcı ve katiplerin çalıştığı tespit edilebilmektedir. Ayrıca Ankara boyahanesinin tek bir binada çalışan ustaların kendi kazan ve araçlarının bulunduğu, bir tür kooperatifi andırdığı anlaşılıyor.41

Ancak Tahrir Defterlerinde kayıtlı boyahanelere ilişkin vergi gelirlerini gösteren rakamlar, boyahanelerin işlem hacmi ve buna bağlı olarak şehirdeki dokuma sanayisinin durumu hakkında bize bilgi vermektedir. Önemli düzeyde vergi gelirine sahip boyahanelerin durumunu yıllara göre Tablo 1'deki gibi tetkik etmek mümkündür.

Tablo 1: XVI. Yüzyıl Anadolu'sunda Boyahane Gelirleri

Şehirler Vergi Gelirleri

1515-1544 1545-1574 1575-1605

Adana42 25.000 35.000 -
Adilcevaz 12.000 12.000 21.168
Ahlat43 9.0006.00024.000
Aksaray44 10.800 (Kanuni) 10.800

(Kanuni) -Ankara45 52.333 53.000 -
Antakya46 8.200 5.000 -
Bayburt47 32.000 - -
Birecik48 4.500 -
10.000 Bitlis49 - 24.000 50.000
Diyarbakır50 150.000 213.000 -
Erzurum51 5.000 10.000 80.000
Harput52 58.000 80.000 -
Kayseri53 30.000 45.000 45.000
Konya54 15.000 15.000 -
Malatya55 24.000 35.000 -
Mardin56 85.000 113.000* -

(*) 1540 yılı Mardin, Karadere köyüyle birlikte.

Tablo 1'den de anlaşılacağı üzere genel olarak boyahane gelirleri XVI. yüzyıl boyunca sürekli artış eğilimi içinde olmuştur. Bu da dokuma sanayisinin gelişimini göstermesi açısından önemlidir.

3. Deri Sanayisi

Dönemin önemli sanayi kollarından olan dericiliğin hemen hemen Anadolu'nun bütün şehirlerinde mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Hayvanlardan elde edilen deriler debbağhanelerde işlenmekte; ayakkabı, giyim eşyası ve hayvan koşumlarının yapımına elverişli hale getirilmekteydi.

Deri işlemek için suya fazlaca ihtiyaç duyulması debbağhanelerin akarsu kenarlarına kurulmasını zorunlu kılmıştır. Örneğin Manisa'da debbağheler suyun bol olduğu Serabad ve Akbaldır vadilerinde yoğunlaşmıştır. Deri işlemede önemli olan bir diğer metaa olan palamut harç maddesi olarak, kuyuda bekletilen derinin pişmesine yardımcı olurdu. Yaygın bir kullanımı olmayan sumak yaprağı da palamutla aynı işlevi görmekteydi. Batı Anadolu palamutları içerdikleri aktif madde açısında oldukça zengindi ve bölge debbağlarının ihtiyacı karşılandıktan sonra İstanbul'a gönderildi.57 Bitkisel maddelerle tabaklanan deri dışında şapla işlenen deriler de vardı. Ancak şap pek tercih edilmediği için bazen debbağlar bir şap madeni mülteziminden resmi fiyatlarla şap almak zorunda bırakılırlardı. 1579 tarihinde Burdur debbağları almaları gereken miktardan daha fazla şap almaları için şap mültezimleri tarafından baskıya uğradıklarından merkeze şikayette bulunmuşlardır.58

Bir sicil kaydından anlaşıldığına göre Manisa debbağları eskiden beri her hafta 30 adet büyük iri sahtiyan, âlâ, evsat, ve edna olmak üzere 120 adet oğlak sahtiyanı, 30 adet sarı meşin ve 70 adet de gön imal etmekteydiler.59 Ankara debbağları, koyun derisinde 50 deride 2 akçe, keçi derisinde ise 50 deride 3 akçe ücret ödemekteydiler.60 Bu rakamlar bütün Anadolu için geçerli olmasa da, bir fikir vermesi açısından önemlidir.

Tapu tahrir defterlerinden elde edilen debbağhanelere ilişkin rakamlar, Anadolu'daki deri sanayisinin büyüklüğü noktasında bize fikir verecektir.

Tablo 2: XVI. Yüzyıl Anadolu'sunda Debbağhane Gelirleri

Şehirler Vergi Gelirleri (Akçe)

1515-1534 1535-1554 1555-1575

Antakya61 2.000 1.000 1.200
Antep62 3.600 6.000 6.000
Bergama63 8.000 8.000 -
Bitlis64 - 6.000 -
Hasankeyf65 - - 12.200
Harput66 1.000- 2.160
Karaman67 2.000 2.000 2.000
Kınık68 2.100 2.700
Mardin69 6.000 13.500 -
Siirt70 - 4.500 -
Urfa71 5.000 -
Uzeyr72 2.000-

Tablo 2'den anlaşıldığına göre XVI. yüzyıl boyunca debbağhane gelirlerinde statik bir durum gözlenmektedir. Önemli bir artış veya azalmadan söz etmek mümkün değildir.

4. Yağ Sanayisi

XVI. yüzyılda bitkilerden yağ elde edilmesi ve bunların çeşitli sanayi dallarında kullanılmasının yanı sıra, hayvansal yağların da sektörde önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz. Elde edilen bitkisel yağlarla birlikte hayvanlardan elde edilen iç yağları özellikle sabun ve mum yapımında kullanılmaktaydı. Konuyla ilgili tahrir defterlerinde yer alan kayıtlar Anadolu'daki yağ sanayisine bağlı olarak gelişen diğer sanayi kolları hakkında da bize bilgi sunmaktadır.

4.1. Tahin İmali

Batı Anadolu'da susam üretimine bağlı olarak tahin imali yapan tahunhanelerin bir hayli yaygın olduğu gözlenmektedir. Bölgede yetiştirilen susamdan elde edilen yağ ile çöven bitkisinin kurutulmuş ve dövülmüş olanının karıştırılmasından elde edilen tahin, şeker ve pekmezle karıştırılarak helva yapılırdı. Muğla ve çevre kasabalarda bulunan tahunhanelerden işlem kapasitesi en fazla olanı 1517 yılında 10.500 akçe ile Çine tahunhanesiydi.73 Aslında tahrirlerdeki rakamlar esas alındığında, Muğla ve çevre kasabalardaki tahunhane gelirleri Ege Bölgesi'ndeki diğer şehirlerle kıyaslandığında oldukça mütevazi kalmaktadır. Tahunhanelerin bir babından (ünite) 300 akçe vergi alındığı düşünülecek olursa vereceğimiz rakamların ne denli gelişmiş bir sektöre delalet ettiği anlaşılacaktır.

Ayasuluğ'da 1512'de 47.034, 1529 ve 1575 yıllarında 45.000 akçe74; Bergama'da 1522'de 50.000 akçe75; Aydın livasında yer alan Birgi ve çevresindeki tahunhanelerde 40.000 akçe76; Denizli'de 1520'de 15.000, 1530'da 17.500 akçe77; İzmir'de 1575-6 yılında 26.500 akçe78; Sart'ta 1572-3 yılında 19.000 akçe, aynı yıl, Mud'da 20.000 akçe, Aydın livasına tabi Gözhisar ve Sultanhisar'da 44.666 akçe79; ve yine Tire'de XVI. yüzyılın ortalarında 38.393 akçelik80 tahunhane gelirine rastlamaktadır. Orta Anadolu'da Konya ve Larende (Karaman) tahunhanelerinin gelirleri bezirhane ve mumhane ile birlikte verildiğinden meblağı hakkında bir şey söyleyemiyoruz.

4.2. Sabun İmali

Daha ziyade Anadolu'nun batı bölgelerinde zeytin üretimine bağlı olarak gelişen bir diğer sanayi kolunu sabun imalinin yapıldığı sabunhaneler teşkil etmekteydi. Kütahya, Uşak, Mud, Silifke, Ereğli, Karahisar-ı Sahib ve Larende'de sabunhanelerin varlığını tespit edebiliyoruz. Ancak bu gelir kalemi defterlere şemhane, tahunhane ve bezirhanelerle birlikte kaydedilmediği için meblağı hakkında bir şey söyleyemiyoruz.81 Zeytinyağının yanı sıra kasaplardan elde edilen hayvansal yağlardan da sabun

imal edildiği Ankara'ya ait sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır.82 Anadolu'nun diğer büyük şehirlerinde de kasaphanelerin işlem hacmine bağlı olarak bu tarz bir üretimin mevcut olduğu düşünülebilir.

4.3. Mum İmali

Dönemin en önemli aydınlatma aracı olan mum, hayvansal yağlardan elde edilebildiği gibi, bal mumundan da imal edilmekteydi. Sicillerden anlaşıldığına göre Ankara'da mumcular kasaplardan elde ettikleri yağı mum imalinde kullanmakta idiler. Ancak mum üretiminin daha yaygın oranda bal mumundan yapıldığı anlaşılmaktadır; İzmir kadısına gönderilen 981 tarihli hükümde, İstanbul'da mum imali için gerekli olan bal mumunun bu bölgeden temin edilerek gönderilmesi istenmiştir.83 Muğla ve Balat'ta tesis edilen mumhanelerde hammadde olarak bal mumu kullanılmaktaydı. Yine Trabzon Şemhane Resmi Kanunnamesi'nde, hariçten bal mumu geldiğinde Trabzon'da bir batmanı 45 akçeye alınmakta, işlenip mum olduktan sonra teraziye girip satılan mumun batmanı 84 akçeye, teraziye girmeyen ve mürde tabir edilen mumların batmanı da 108 akçeye satıldığı kayıtlıdır.84

XVI. Yüzyıl Anadolu'sunda şehirlerden dışarı çok gerekmedikçe mum ihracının yasak olduğu düşünülecek olursa, her şehrin kendi ihtiyacını karşılayacak düzeyde mum üretimi yaptığı tahmin olunabilir. Tahrir defterlerinde genellikle şemhane ismiyle kaydedilmiş olan mumhanelere Anadolu'nun bir çok şehirde rastlamak mümkündür. Mumhane gelirinin şehirlere göre dağılımı ise şöyledir: Diyarbakır'da 1568'de 40.000 akçe85; Harput'ta 1518'de 30.000, 1566 yılında 34.900 akçe86; Bursa'da 1530'da 16.666 akçe87; Milas'da 1562-3'de 11.000 akçe; Muğla'da 1562-3'de 10.000 akçe; Ankara'da 1523-1570 yılları arası 7.000 akçe; Bitlis'te 1540'da 6.000 akçe ve Kastamonu'da 1582'de 5.000 akçelik88 mumhane geliri tespit edilebilmektedir. Diğer şehirlerdeki mumhane gelirleri ya çok az olduklarından veya diğer vergilerle birlikte gösterildiklerinden dolayı değerlendirmeye alınmamıştır.

4.4. Beziryağı İmali

Boya sanayisinde kullanılan bezir yağı bezirhanelerde imal edilmekteydi. Tahrir Defterlerinde kaydına rastladığımız bezirhaneler, bozahane, meyhane ve tahunhane gibi diğer vergi kalemleriyle birlikte verildiği için meblağı hakkında bir şey söyleyemiyoruz. Ancak Aksaray, Aladağ, Ereğli, İznikmid, Konya ve Larende şehirlerinde bezirhanelerin mevcut olduğunu tespit edilebilmektedir.89

5. İçki Sanayisi 5.1. Boza İmali

Mısırdan imal edilen ve içerdiği alkol oranı son derece düşük olan bozanın Müslümanlar tarafından tüketilmesinde sakınca görülmemiştir. Bu nedenle kayıtlarda Anadolu'nun bir çok şehrinde boza imali yapılan bozhanelere rastlamak mümkün olmaktadır.

Bursa'da 1530 yılında 78.333 akçe; Konya'da 1518, 1538 yıllarında 9.000 akçe ve Kayseri'de 1520 yılında 4.000 akçe90 bozahane gelirine rastlamaktadır. Ayrıca miktarı hakkında bir şey söyleyememekle birlikte Aksaray, Ankara, Bergama, Biga, Bitlis, Erzurum, Kastamonu, Manisa, Mardin ve daha Anadolu'nun bir çok şehrinde bozahanelerin mevcudiyetini tespit edilebiliyoruz.

5.2. Şarap İmali

Bu dönemde köylüler elde yetiştirdikleri üzümden elde ettikleri şıraları meyhanelere getirip satmakta idiler. Burada şarap haline getirilen üzüm şıraları kanunnameye göre her ne fiyattan alınırsa iki katı bedelle satılmaktaydı.91 Meyhanelerde satılan şarabın alkollü olması ve İslam dinine göre haram sayılması, bu içkinin daha ziyade gayr-ı Müslimler tarafından tüketildiği izlenimini uyandırmaktadır.

Anadolu'da meyhanelerin sayısı şaşırtıcı derecede çoktur. Burada yalnızca belli büyüklükte bazı meyhaneleri vermekle yetineceğiz. Adana'da XVI. yüzyılın ortalarında 30.000 akçe; Adilcevaz'da 1540 yılında 9.000 akçe; Ankara'da bozahane geliri ile birlikte 200.000 akçe (bunun büyük bölümünü meyhane gelirinin teşkil ettiği tahmin olunabilir)92; Antakya'da 1527'de 9.000, 1552'de 6.000 akçe93; Bitlis'te 1605'de 50.000 akçe94; Çorum'da bozahane ile birlikte 10.000 akçe95; Kayseri'de 1500'de 25.200, 1520'de 30.000 akçe96; Kemah'ta 1516'da 5.000, 1568'de 10.000 ve yine 1591'de 10.000 akçe97; Konya'da 1518 ve 1538 'de 32.000 akçe; Maraş'ta 1927-8'de 20.000 akçe98 ve yine bu dönem içinde Van'da yıllık geliri 48.000 akçe99 olan meyhane geliri bulunmaktaydı.

Anadolu'da Müslüman nüfus gayr-ı Müslim nüfustan daha fazla olmasına rağmen meyhanelerin bozahanelere göre bir hayli yüksek olması şaşırtıcıdır. Muhtemelen boza Müslümanlar arasında yaygın olarak tüketilen bir içki değildi.

6. Darphaneler

Osmanlılarda para basım yeri için yaygın olarak darphane adı kullanılmıştır. Darphaneler maden yataklarına yakın yerleşim merkezlerinde ve ticari ve idari önemi olan şehirlerde kurulmuştur.100 Amasya'ya tabi Gümüş kasabasında isminden de anlaşılacağı üzere gümüş madeni çıkarılmaktaydı. Açıklayıcı bir bilgi olmamasına rağmen 1520 ve 1576 yıllarında Amasya şehri padişah haslarına kaydedilmiş 50.000 akçelik geliri olan darphanede işlenen gümüşün bu madenden sağlandığını anlaşılmaktadır.101 Diğer Anadolu şehirlerinde tesadüf edilen darphanelerin de gümüş madenlerine yakın bölgelerde kuruldukları anlaşılmaktadır.

Tahrir defterlerinden elde ettiğimiz rakamlar Darphanelerin işlem hacmini göstermesi açısından önemlidir. Bursa Darphanesi 1530'da 50.000 akçe; Diyarbakır Darphanesi 1518 yılında 90.000 akçe102; Harput Darphanesi 1523'de 60.000 akçe103; Mardin Darphanesi 1526'da 50.000 akçe104 ve yine Ruha Darphanesi 1523'de 50.000 akçelik105 gelire sahipti. Ayrıca Erzurum beylerbeyine gönderilen 1578 tarihli hükümden Erzurum Darphanesi'nde 331950 akçe ve 2857 altın kesildiği anlaşılmaktadır.106 Diyarbakır ve Erzurum darphaneleri istisna olarak kabul edilirse diğer

Darphanelere ait rakamların neredeyse aynı olduğu görülecektir. Bu durum gümüş madenlerinin kapasitesinden ziyade, devletin üretim miktarı için belirlediği standartlarla ilgili olsa gerektir.

7. Değirmenler

Anadolu'nun hemen her yerinde tesadüf edilebilen değirmenler dönemin önemli sanayi kollarından biridir. Genellikle tahılın öğütülerek un haline getirildiği değirmenler muhtemelen hayvanların ihtiyacı olan yemin imalinde de kullanılmaktaydı.

Pek çok irili ufaklı akarsuların bulunduğu Anadolu'da su ile çalışan değirmenlerin sayısı bir hayli fazladır. Ayrıca dink adı verilen, su ve hayvan gücüyle çalışan değirmenler de ekseriyetle çeltiğin kabuğundan ayrılması, susam ve zeytin yağının çıkarılması gibi işlerde kullanılmakta idi.107

Su ile çalışan değirmenlerden çalışma sürelerine göre alınacak resim miktarı Kanunname-i Ali Osman'da açıkça belirtilmiştir; bütün yıl çalışanlardan Bursa müdd'ü ile bir müdd buğday ve bir müdd arpa veya 60 akçe, altı ay çalışanlardan 30 akçe, üç ay çalışan ve su gelince yürüyen sel değirmenlerinden ise, çalıştığı süre kadar resim alınması kanun gereğiydi.108

Debisi tamamen iklim koşullarına bağlı olan ve yağışın miktarına göre büyüklükleri değişen akarsular üzerinde bulunan değirmenleri belli bir tasnif içinde değerlendirmek hem zor hem de yanıltıcı olacaktır. Çünkü genellikle tek taşlı olan bu değirmenler akarsuyun gücüne göre altı ay veya üç ay çalışmakta, hatta iklimin kurak olduğu zamanlarda suyun gücü değirmeni çalıştırma noktasında yetersiz olduğundan atıl kalmakta idi. Bu nedenle nispeten daha istikrarlı olan şehir gelirleri arasına kaydedilen değirmenlere ilişkin birkaç rakam vermekle yetineceğiz. XVI. yüzyılda; Ahlat'da 15 adet değirmenden 810 akçe; Bitlis'te 9 adet değirmenden 540 akçe; Harput'ta 44 adet değirmenden 2.640 akçe; İznikmid'de 32 adet değirmenden 1535 akçe; Manisa'da 8 adet değirmenden 380 akçe; Samsun'da 45 adet değirmenden 4795 akçe vergi geliri sağlanmaktaydı.109

Muhtemelen Anadolu'nun bir çok bölgesinde değirmenlerin temel ünitesini teşkil eden değirmen taşları da imal edilmekteydi. Örneğin Karasi Sancağı'nın Edremit nahiyesine tabi iki köyde resm-i senk-i asiyab adıyla değirmen taşı üretiminin vergilendirildiğini görmekteyiz. Bu vergi her 10 akçe'de 1 akçe alınmak suretiyle %10'luk bir oranda tahsil edilmekteydi.110


1 Osman Bahadır; "Osmanlıların 16. Yüzyıldaki Askeri Durumu ve Tekniği", Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu, 16. Yüzyıldaki Askeri Durumu ve Tekniği, İstanbul 1999, s. 344.
2 Salim Aydüz; Osmanlı Devleti'nde Tophane-i Âmire'nin Faaliyetleri ve Top Döküm Teknolojisi, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bilim Tarihi Bölümü Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1998, s. 42-63.
3 S. Aydüz; Tophane-i Âmire, s. 57.
4 Orhan Kılıç; XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Van (1548-1648), Van 1997, s. 282.
5 S. Aydüz; Tersane-i Âmire, s. 62.
6 O. Kılıç; Van, s. 282.
7 7 Numralı Mühimme Defteri (975-976/1570-1572), c. II, Ankara 1998, h. 1580, s. 196.
8 7 Numaralı Mühimme Defteri, c. I, h. 248, s. 128.

9 7 Numaralı Mühimme Defteri, c. I, s. 396, h. 822.
10 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mühimme Defeteri 10, hüküm 28, s. 22; Bundan sonra Başbakanlık Osmanlı Arşivi, BA; Mühimme Defteri, MD.; hüküm, h. şeklinde kısaltılacaktır.
11 BA, MD. 14, h. 296, s. 210.
12 BA, MD. 16, h. 250, s. 127; h. 255, s. 130.
13 BA, MD. 27, h. 634, s. 269.
14 O. Kılıç; Van, s. 284.
15 BA, MD. 10, h. 28, s. 22.
16 BA, MD. 27, h. 838, s. 349.
17 BA, MD. 31, h. 512, s. 231.
18 İdris Bostan; "Gemi Maddesi (Osmanlı Dönemi) ", Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 14, İstanbul 1996, s. 11.
19 İdris Bostan; "XVI. Yüzyılda Osmanlı Tersaneleri ve Gemi İnşa Teknolojisi", Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu, 16. Yüzyıl Teknolojisi, İstanbul 1999, s. 324-25.
20 İdris Bostan; "XVI-XVII. Yüzyıllarda Osmanlı Tersaneleri ve Gemi İnşa Teknolojisi", Osmanlı Teşkilat, c. 6, Ankara 1999, s. 616.
21 BA, MD. 35, h. 881, s. 308.
22 Feridun Emecen; XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989, s. 78.
23 F. Emecen; Manisa Kazası, s. 252-3.
24 Turan Gökçe; XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Lazkıyye (Denizli) Kazası, (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), İzmir 1994, s. 179.
25 Yılmaz Kurt; "XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Diyarbekir Eyaletinde Sanayi ve Ticaret", Tarih İncelemeleri Dergisi V, (Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını), İzmir 1990, s. 192-3.

26 Davıd Gudıashvili; XV-XVII. Yüzyıllarda Türkiye'de İpekli Kumaş Dokumacılığı, Osmanlı İktisat, c. 3, Ankara 1999, s. 88-9.
27 Tahsin Öz; Türk Kumaş ve Kadifeleri, c. I, İstanbul 1946, s. 42.
28 Nurettin Yatman; Türk Kumaşları, Ankara 1945, s. 14.
29 Fahri Dalsar; Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, İstanbul 1960, s. 29.
30 F. Dalsar; Bursa'da İpekçilik, s. 31 -32.
31 F. Dalsar; Bursa'da İpekçilik, s. 34-5.
32 F. Dalsar; Bursa'da İpekçilik, s. 44, 46, 47.
33 F. Dalsar; Bursa'da İpekçilik, s. 55, 57.
34 Nejat Göyünç; XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, Ankara 1991, s. 137.
35 F. Emecen; Manisa Kazası, s. 79.
36 Özer Ergenç; XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara 1995, s. 94.
37 Ö. Ergenç; Ankara ve Konya, s. 100.
38 Ö. Ergenç; Ankara ve Konya, s. 113.
39 Suraiya Faroqhi; Osmanlı'da Kentler ve Kentliler, Kent Mekanında Ticaret, Zanaat ve Gıda Üretimi 1550-1650, İstanbul 1993, s. 174.
40 N. Göyünç; Mardin Sancağı, s. 137.
41 Suraiya Faruqhi; Kentler ve Kentliler, s. 182.
42 BA, Tahrir Defteri 450, s. 12, Bundan Sonra Tahrir Defteri TD. şeklinde kısaltılacaktır; Yılmaz Kurt; "1572 Tarihli Adana Mufassal Tahrir Defterine Göre Adana'nın Sosyo-Ekonomik Tarihi Üzerine Bir Araştırma", Belleten, c. LIV, S. 209-211, Ankara 1991, s. 207.
43 Orhan Kılıç; XVI. Yüzyılda Adilcevaz ve Ahlat (1534-1605), Ankara 1999, s. 241; BA, TD. 208, s. 4.
44 BA, TD. 455, s. 580.
45 BA, TD. 117, s. 48; TD. 489, s. 12.

46 Mustafa Öztürk; "Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın İlk Yarısında Antakya", Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 8, S. 2, Elazığ 1996, s. 332.
47 İsmet Miroğlu; XVI. Yüzyılda Bayburt Sancağı, İstanbul 1975, s. 138.
48 Ali Yılmaz; XVI. Yüzyılda Birecik Sancağı, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1996, s. 28.
49 BA, TD. 208, s. 11; Orhan Kılıç; 730 Numaralı Tımar İcmal Defteri, (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Elazığ 1989, s. 245.
50 Nejat Göyünç; "Onaltıncı Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, S. 7, s. 78; Y. Kurt; Diyarbekir, s. 193.
51 BA, TD. 205, s. 20; TD. 540, s. 19; TD. 468, s. 7.
52 M. Ali Ünal; XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), Ankara 1989, s. 143.
53 Mehmet İnbaşı; "XVI. Yüzyılda Kayseri'nin İktisadi Yapısı ve Esnaf Teşkilatı", I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri 1997, s. 135.
54 BA, TD. 63, s. 23; TD. 455, s. 17; TD. 415, s. 122.
55 Göknur Göğebakan; XVI. Yüzyılda Malatya Kazası (1516-1560), (İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Anabilimdalı), Malatya 1998, s. 109.
56 N. Göyünç; Mardin, s. 139.
57 F. Emecen; Manisa ı, s. 257-8.
58 S. Faroqhi; Kentler ve Kentliler, s. 198.
59 F. Emecen; Manisa, s. 80.
60 Ö. Ergenç; Ankara ve Konya, s. 94.
61 M. Öztürk; Antakya, s. 332.
62 Hüseyin Özdeğer; XVI. Yüzyılda Ayıntab Livası I, İstanbul 1988, s. 130.
63 Vehbi Günay; XV-XVI. Yüzyıllarda Bergama Kazası, (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı), İzmir 1999, s. 138.

64 BA, TD. 208, s. 2.
65 Y. Kurt; Diyarbekir, s. 199.
66 M. A. Ünal; Harput, s. 145.
67 BA, TD. 63, s. 156; TD. 455, s. 155; TD. 415, s. 122.
68 BA, TD. 69, s. 368; TD. 547, s. 15.
69 N. Göyünç; Mardin, s. 139.
70 BA, TD. 208, s. 71.
71 A. Nezihi Turan; XVI. Asırda Ruha (Urfa) Sancağı, (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1993, s. 135.
72 BA, TD. 110, s. 55.
73 Ekrem Uykucu; Muğla Tarihi, İstanbul 1983, s. 116-7.
74 Cahit Telci; XV-XVI. Yüzyıllarda Ayasuluğ Kazası, (Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı), İzmir 1999, s. 66.
75 V. Günay; Bergama, s. 139.
76 BA, TD. 516, s. 5.
77 T. Gökçe; Lazkiye, s. 183.
78 BA, TD. 537, s. 15.
79 BA, TD. 516, s. 10, 12, 13.
80 BA, TD. 87, s. 122.
81 BA, TD. 49, s. 35; TD. 83, s. 2; TD. 182, s. 157; TD. 63, s. 303; TD. 147, s. 25; TD. 40, s. 904.
82 Ö. Ergenç; Ankara ve Konya, s. 96.
83 BA, MD. 24, h. 49, s. 18.
84 M. Tayyib Gökbilgin; "XVI. Yüzyılın Başlarında Trabzon Livası ve Doğu Karadeniz Bölgesi", Belleten. c. XXVI, S. 100-104, s. 301.
85 Y. Kurt; Diyarbekir, s. 198.
86 M. Ali Unal; Harput, s. 145.
87 166 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Ankara 1995, s. 187.
88 BA, TD. 337, s. 58 b, 85 b; TD. 117, s. 48, TD. 489, s. 16; TD. 208, s. 2; TD. 601, s. 10.
89 387 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rum Defteri (937/1530), c. I, Ankara 1996, s. 125; BA, TD. 63, s. 156; TD. 415, s. 262; 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, c. II, Ankara 1994, s. 759; BA, TD. 40, s. 20; TD. 118, s. 4.

90 166 Numaralı Anadolu Defteri, s. 6.; BA, TD. 63, s. 23; TD. 118, s. 3.
91 Ahmet Akgündüz; Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuk Tahlilleri, c. 5, İstanbul 1992, s. 468, 482, 563.
92 BA, TD. 450, s. 12; TD. 208, s. 76; TD. 117, s. 48.
93 M. Öztürk; Antakya, s. 332.
94 O. Kılıç; 730 Numaralı İcmal Defteri, s. 245.
95 BA, TD. 444, s. 6.
96 M. İnabaşı; Kayseri, s. 136.
97 İsmet Miroğlu; Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), Ankara 1990, s. 176.
98 BA, TD. 63, s. 23; TD. 118, s. 3; TD. 142, s. 1.
99 O. Kılıç; Van, s. 243.
100 Halil Sahillioğlu; "Darphane Maddesi", Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 8, İstanbul 1993, s. 504.
101 A. Gürbüz; Toprak Vakıf İlişkileri Çerçevesinde XVI. Yüzyılda Amasya Sancağı, (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara?, s. 189.
102 166 Numaralı Anadolu Defteri, s. 6; BA, TD. 64, s. 5.
103 M. A. Unal; Harput, s. 144.
104 N. Göyünç; Mardin, s. 149.
105 A. N. Turan; Ruha, s. 136.
106 BA, MD. 34, h. 45, s. 22.
107 M. F. Emecen; Manisa, s. 259.
108 Ahmet Akgündüz; Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuk Tahlilleri, c. 4, İstanbul 1992, s. 316,

109 O. Kılıç; 730 Numaralı İcmal Defteri, s. 245; M. A. Unal; Harput, s. 141; Ahmet Güneş; Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın Başlarından XVII. Yüzyıl Başlarına Kadar Kocaeli Sancağı, (Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1994, s. 194; F. Emecen; Manisa, s. 259; Mehmet Öz; XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999, s. 103.
110 Sezai Sevim; XVI. Yüzyılda Karasi Sancağı, (Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1993, s. 242.


Arşiv Vesikaları

Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Kayıtlı Mühimme Defterleri: MD. 10, 14, 16, 24, 27, 31, 35. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Kayıtlı Tapu-Tahrir Defterleri:. TD. 35, 40, 49, 63, 69, 83, 87, 110, 117, 118, 142, 147, 182, 205, 208, 337, 415, 450, 455, 468, 489, 516, 537, 540, 601.

Yayınlanmış Arşiv Vesikaları

166 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), Ankara 1995.

387 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Karaman ve Rum Defteri (937/1530), c. I, Ankara 1996.

438 Numaralı Muhâsebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), c. II, Ankara 1994.

7 Numralı Mühimme Defteri (975-976/1567-1569) , c. II, Ankara 1999.

Tetkik Eserler ve Makaleler

AKGUNDUZ, Ahmet; Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuk Tahlilleri, c. 4, İstanbul 1992.

AKGUNDUZ, Ahmet; Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuk Tahlilleri, c. 5, İstanbul 1992.

AYDUZ, Salim; Osmanlı Devleti'nde Tophane-i Âmire'nin Faaliyetleri ve Top Döküm Teknolojisi, (İstanbul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bilim Tarihi Bölümü Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1998.

BAHADIR, Osman; "Osmanlıların 16. Yüzyıldaki Askeri Durumu ve Tekniği", Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu, 16. Yüzyıldaki Askeri Durumu ve Tekniği, İstanbul 1999, s. 337-349.

BOSTAN, İdris; "Gemi Maddesi (Osmanlı Dönemi) ", Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 14, İstanbul 1996.

BOSTAN, İdris; "XVI. Yüzyılda Osmanlı Tersaneleri ve Gemi İnşa Teknolojisi", Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu, 16. Yüzyıl Teknolojisi, İstanbul 1999, s. 313-335.

BOSTAN, İdris; "XVI-XVII. Yüzyıllarda Osmanlı Tersaneleri ve Gemi İnşa Teknolojisi", Osmanlı Teşkilat, c. 6, Ankara 1999.

DALSAR, Fahri; Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, İstanbul 1960,

EMECEN, Feridun; XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989, s. 78.

ERGENÇ, Özer; XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara 1995, s. 94.

FAROQHI, Suraiya; Osmanlı'da Kentler ve Kentliler, Kent Mekanında Ticaret, Zanaat ve Gıda Uretimi 1550-1650, İstanbul 1993, s. 174.

GÖĞEBAKAN, Göknur; XVI. Yüzyılda Malatya Kazası (1516-1560), (İnönü Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Anabilimdalı), Malatya 1998.

GÖKBİLGİN, M. Tayyib; "XVI. Yüzyılın Başlarında Trabzon Livası ve Doğu Karadeniz Bölgesi", Belleten, c. XXVI, S. 100-104, s. 293-337.

GÖKÇE, Turan; XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Lazkıyye (Denizli) Kazası, (Ege Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), İzmir 1994, s.

GÖYUNÇ, Nejat; "Onaltıncı Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, S. 7, s. 76-102.

GÖYUNÇ, Nejat; XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, Ankara 1991.

GUDIASHVILI, Davıd; XV-XVII. Yüzyıllarda Türkiye'de İpekli Kumaş Dokumacılığı, Osmanlı İktisat, c. 3, Ankara 1999.

GUNAY, Vehbi; XV-XVI. Yüzyıllarda Bergama Kazası, (Ege Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı), İzmir 1999.

GUNEŞ, Ahmet; Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın Başlarından XVII. Yüzyıl Başlarına Kadar Kocaeli Sancağı, (Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1994.

GURBUZ, Adnan; Toprak Vakıf İlişkileri Çerçevesinde XVI. Yüzyılda Amasya Sancağı, (Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara?.

İNBAŞI, Mehmet; "XVI. Yüzyılda Kayseri'nin İktisadi Yapısı ve Esnaf Teşkilatı", I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri 1997, s. 129-138.

KILIÇ, Orhan; 730 Numaralı Tımar İcmal Defteri, (Fırat Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Elazığ 1989.

KILIÇ, Orhan; XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Van (1548-1648), Van 1997.

KILIÇ, Orhan; XVI. Yüzyılda Adilcevaz ve Ahlat (1534-1605), Ankara 1999.

KURT, Yılmaz; "1572 Tarihli Adana Mufassal Tahrir Defterine Göre Adana'nın Sosyo-Ekonomik Tarihi Uzerine Bir Araştırma", Belleten, c. LIV, S. 209-211, Ankara 1991, s. 179-213.

KURT, Yılmaz; "XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Diyarbekir Eyaletinde Sanayi ve Ticaret", Tarih İncelemeleri Dergisi V, (Ege Universitesi Edebiyat Fakültesi Yayını), İzmir 1990, s. 191-200.

MİROĞLU, İsmet; Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), Ankara 1990.

MİROĞLU, İsmet; XVI. Yüzyılda Bayburt Sancağı, İstanbul 1975.

ÖZ, Mehmet; XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999.

ÖZ, Tahsin; Türk Kumaş ve Kadifeleri, c. I, İstanbul 1946.

ÖZDEĞER, Hüseyin; XVI. Yüzyılda Ayıntab Livası I, İstanbul 1988.

ÖZTURK, Mustafa; "Tahrir Defterlerine Göre 16. Yüzyılın İlk Yarısında Antakya", Fırat Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 8, S. 2, Elazığ 1996, s. 327-333.

SAHİLLİOĞLU, Halil; "Darphane Maddesi", Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 8, İstanbul 1993.

SEVİM, Sezai; XVI. Yüzyılda Karasi Sancağı, (Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1993.

TELCİ, Cahit; XV-XVI. Yüzyıllarda Ayasuluğ Kazası, (Ege Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı), İzmir 1999.

TURAN, Nezihi; XVI. Asırda Ruha (Urfa) Sancağı, (Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1993.
UYKUCU, Ekrem; Muğla Tarihi, İstanbul 1983.

UNAL, M. Ali; XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), Ankara 1989. YATMAN, Nurettin; Türk Kumaşları, Ankara 1945.

YILMAZ, Ali; XVI. Yüzyılda Birecik Sancağı, (İstanbul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1996.
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst