Kışla Mimarisi / Zuhal Çetiner Doğdu
Orta Asya'dan sürekli Batıya doğru ilerleyen, yeni yerleşilen bölgelerin ve komşularının birikimlerini değerlendiren Türkler, Batı'daki askeri gelişmeleri örnek alarak düzenli ordular kurmaya çalışmışlardır. Bu ordularda düzeni sağlama amacıyla kışla yapımına önem verilmiştir. Kışla adı; yazın çadırlarda oturan askerlerin kış mevsiminde barınmaları için yapılmış olan binalar için kullanılan kışlak sözünden gelir. Bugünkü anlamda kışla denilecek düzenli, teşkilatlı ve birçok askerin sürekli barınmalarını sağlayacak binalar; Yeniçeriler denilen askeri teşkilâtın 17 Haziran 1826 tarihindeki Vaka-i Hayriye olayı ile kaldırılması ve düzenli ordular kurulmasıyla yapılmaya başlamıştır.1 İlk düzenli asker kışlaları ahşap, daha sonraları ise dayanıklı olmaları amacıyla kagir olarak inşa edilmiştir.
Kışla mimarisini incelediğimizde kışlaların sadece askeri eğitime yönelik olmadığını, askerin dinlenmesi, eğitim ve ibadetini rahatça yapabilmesi, temizliği gibi birçok yaşamsal fonksiyonununda düşünülerek planlandığını görüyoruz. Kışla mimarisinde ayrıca; Padişahın ziyareti esnasında dinlenmesi ve kabul sırasında konaklaması için köşkler de yapılmıştır. Bu köşkler gerektiğinde padişahın ikameti için de kullanıldıklarından kasr adını alırlar.
Osmanlı Beyliği ilk kurulduğu yıllarda düzenli bir orduya sahip değildi. Seferberlik zamanlarında tellâllar vasıtasıyla gazilerden oluşan tamamı atlı olan aşiret kuvvetleri toplanırdı. Savaş bitince de bütün bu kuvvetler dağılır, herkes işinin başına dönerdi. İlk fetihleri Gaziyân-ı Rum, Ahiyân-ı Rum ve Abdalân-ı Rum adları verilen uç kuvvetler gerçekleştirmişlerdir. Fethedilen yerlerin artması ile hakimiyet zorlaşmış, anılan kuvvetler zamanında toplanıp sefere yetişemeyince düzenli ordulara ihtiyaç duyulmuştur. Orhan Gazi zamanında ilk olarak Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil Paşa'nın çabalarıyla yaya ve müsellem (atlı) adı verilen askeri birlikler oluşturulmuştur. Bu askerler sefer sırasında maaş alıyorlar, barış zamanında ise kendilerine tahsis edilen araziyi ekip biçiyorlardı. Bu birlikler l6. yüzyıl ortalarına kadar dünyanın en kuvvetli ordularından biri olmuşlardır. l6. yüzyıl ortalarında hazineyi ve sancağı korumak için Kapukulu Ocakları kurulmuş ve yaya ile müsellem birlikleri geri plâna alınmışlardı.2
1618 yılına kadar Osmanlı Devleti Askeri Teşkilâtında bir takım islahatlar yapılmaya çalışılmış olmasına rağmen hem merkezde hem de taşrada ciddi tedbirler alındığı söylenemez. Sultan II. Osman'ın (1618-1622) yapmak istediği ıslahatlar hayatına malolmuştur.3 IV. Murad (1623-1640) ve Köprülüler zamanlarında sert tedbirler alınmış ancak uygulamaya konulamamıştır. 1701 yılında Yeniçeri Ocağı'nın ıslahı için çıkarılan fermanla Ocağın mevcudu yarıya indirilmiştir. Bu arada Yaya ve Kapıkulu Süvari Ocakları Tımarlı Sipahiler de ciddi düzenlemeler yapılarak tımar sahiplerinin beratları yenilenmiş ve Tımarlı Sipahilerin kendi sancaklarında ikâmet etmeleri şart koşulmuştur. 18. yüzyılda Avrupa devletlerinin düzenli ordulara sahip oldukları görülmüş ve askeri yönden üstünlükleri kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti ilk kez bu dönemde Türk gençlerini öğrenim için Avrupa'ya göndermeye başlamışlardır. Bu arada eğitim ve öğretim için yurtdışından özellikle mühendis ve mimar subaylar çağrılmıştı. Bunların arasında bulunan Baron de Tott Fransız Elçilik binasını bizzat kendisi onarmıştır. İlk kez Sultan I. Mahmud (1730-1754) zamanında ciddi olarak askeri islâhat girişimleri başlamıştır. Bu hükümdar zamanında Humbaracı Ahmed Paşa adıyla anılan Comte de Bonneval Osmanlı hizmetine girmiş, Humbaracı Ocağı'nı yeniden düzenleyerek bölük, tabur ve alaylara ayırmıştır.
Ayrıca mevcut olan Tımarlı Humbaracılar dışında ulûfeli Humbaracılar Ocağı'nı kurmuştur. Bunlardan başka 1734 yılında modern matematiğin okutulacağı Hendesehane'yi Üsküdar Toptaşı'nda kurmuş ve burada teknik dersler vermiştir. Daha sonra Yeniçerilerin bir isyan çıkarmasından korkan devlet erkânı Humbaracı Ocağı efradı ve Hendesehane öğrencilerini dağıtmıştır.4
İsyanları ve düzene muhalefeti her geçen gün artan Yeniçeri Ordusu'nun tümüyle lagvedilmesine karar verilmiş ve halkın da yardımı ile Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde 17 Haziran 1826 yılında kışlalarında imha edilen (Vak'a-i Hayriye) Yeniçeri Ocaıı'nın yerine "Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'' adı verilen düzenli, üniformalı bir ordu kuruldu. Sultan II. Mahmud da eğitime önem verdiğinden Hassa Ordusu Komutanı Müsir Ahmed Fevzi Pasa'yi Selimiye Kışlası'nda bir askeri okul açmakla görevlendirmiştir. Ahmed Fevzi Paşa Selimiye Kışlası'nda okumaya hevesli ve yetenekli birkaç yüz kişiyi seçerek teskilâtlandırdı ve adını da "Sibyan Bölükleri'' koydu (1831). Sibyan Bölükleri'ne ayrılan gençlere bir taraftan askeri eğitim yaptırılırken bir yandan da okuma yazma öğretiliyordu. II. Mahmud, bunlardan baska Selimiye Kışlası'nın bir cephesini kâgir olarak yaptırmış, Tophane'deki Topçu Kışlası'nı inşa ettirmiştir. Ayrıca Davudpaşa binalarının tamiri, Heybeliada'da Bahriye Hendesehanesi, Kasımpaşa'da hastane, Çengelköy'de Kuleli Kışlası, Rami, Maçka ve Beyoğlu Kışlaları, Tüfenkhane inşaatı, ayrıca askeri ve ekonomik amaçlı olarak Eyüp Defterdar İskelesi'nde Feshane, Dikimhane, İplikhane ve İstanbul'un çeşitli yerlerinde karakollar yaptırmıştır. 1828 yılında Çengelköy'de Kuleli Kısla süvari askeri için inşa edilmişti. Kuleli Kısla yapılmadan önce Üsküdar Toptası'nda eski Darüşşifa binası süvari kışlası olarak kullanılmıştı.