Keşfet

Kindi'nin Bilgi Felsefesi Anlayışı

Buz

Yeni Üye
Katılım
17 Şub 2021
Mesajlar
152
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
El-Kindi (El Kindî)'nin Bilgi Felsefesi Anlayışı

Bilgiyi ifade etmek üzere “el-’ilm” ve “el-ma’rife” terimlerini kullanan Kindî, birincisini “varlığın hakikatini bilme” ikincisini de “sarsılmayan görüş” yani şüpheye yer bırakmayan kesin güvenilir bilgi şeklinde tanımlar (Kindî, 2002: 188, 193). Bilginin imkânına ilişkin herhangi bir tereddüt taşımadığı için bu konudaki tartışmalara hiç girmeyen filozof, bilginin kaynağı ve çeşitleri sorununu ise duyu, akıl, sezgi ve vahiy kavramları bağlamında irdelemiştir. Bu durum bir bakıma onun psikoloji ile epistemolojiyi iç içe ele aldığı anlamına da gelmektedir. Bu itibarla Kindî’nin nefis yahut ruh anlayışına kısaca bakmak yararlı olacaktır. O, Tarişer Üzerine adlı eserinde, nefsin üç ayrı tanımını verir. Buna göre nefis, (a) canlılık yeteneği bulunan ve organı olan doğal bir cismin tamamlanmış hali; (b) güç halinde canlı olan doğal bir cismin ilk yetkinliği; (c) kendiliğinden hareket eden akli (manevi) bir cevher olup birçok güce sahiptir (Kindî, 2002: 185-186). Bu tanımlardan ilk ikisi Aristoteles’in ruh anlayışını yansıtırken üçüncüsü Pisagor ve Eflâtun’dan bu yana spiritüalistlerin benimsediği bir görüşü ifade etmektedir (Kaya, 2002: 41-42).

Kindî’ye göre cisim gibi eni, boyu ve derinliği bulunan bir şey olmayıp basit, üstün, değeri büyük ve yetkin olan nefsin cevheri, güneş ışınlarının Güneşten geldiği gibi, yüce Yaratan’dan gelmektedir. Nefsin birbirine zıt olan istek ve öfke gücünden başka bir de düşünme gücü bulunduğunu belirten Kindî, istek ve öfke gücünün insanı aşırılıklara sürüklemesini düşünme gücünün engellediğini söyler. Engelleyen ile engellenenin aynı olamayacağından hareketle bu güçlerin birbirinden ayrı ve bağımsız oldukları sonucuna ulaşan filozofa göre düşünen nefis bunlardan bağımsız, ilâhî ve manevî/soyut bir cevherdir. (Kindî, 2002: 243-244). Ruhun bedenden önce var olduğu ve bedenden sonra da varlığını sürdüreceği anlayışını içeren bu yaklaşımıyla dînî telakkiyi ve Eşâtun’un görüşlerini paylaştığı görülen Kindî, nefsin bedenle birlikte ortaya çıktığını söyleyen Aristoteles ile Fârâbî ve İbn Sînâ gibi meşşâîlerden ayrılmış olmaktadır. Onun Pisagor ve Eflâtun’a yakın durduğu bir konu da nefsin arınması/arındırılmasıdır. Dînî terminolojide ''tezkiye'', felsefede ise ''katharsis'' terimiyle ifade edilen bu konu, insanın metafiziğe yani sezgi ve ilhama açık yönünü işaret ettiği için aynı zamanda epistemolojiyle de ilgilidir (Kaya, 2002: 42).

Kindî gerek bilgi anlayışını gerekse ilimler tasnifini, varlığın tikel (cüz'î) ve tümel (külli) olmak üzere iki kategoriye ayrıldığı şeklindeki kabule dayandırır. Duyu organları tikel varlıklar hakkında bilgi verirken akıl tümelin bilgisini elde eder. Dolayısıyla duyulara konu alan tikel varlıklar özel ilimlerin, aklın çokluğu birliğe indirgeyerek ulaştığı tümeller ise felsefenin alanına girmektedir (Kindî, 2002: 279).

Kindî, ilimleri çeşitli açılardan farklı şekillerde sınıflandırmıştır. Düşünce tarihinde ilimleri ilk defa “insanî ilimler” ve “dinî ilimler” şeklinde sınıflandıran filozofa göre insanî ilimler (a) doğrudan ilimler, (b) başka ilimler için araç olan ilimler diye ikiye ayrılır. Doğrudan ilimleri de teorik ve pratik olanlar şeklinde iki grupta değerlendiren Kindî, teorik ilim saydığı psikolojiyi diğer teorik ilimler olan fizik ile metafiziğin arasına yerleştirir. Pratik ilimler ise ahlâk ve siyasettir. Başka ilimler için araç konumundakiler ise matematik ile mantık başlığı altında toplanan disiplinlerdir. Kindî’ye göre aritmetik, geometri, astronomi ve musikiden oluşan matematik ilimleri bilmeyen bir kimse felsefeyi öğrenemez.​
 
Güzel bilgiler için teşekkürler
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst