SiyahLi
Yeni Üye
Yalnızlık ve tek başına vakit geçirmek arasındaki en önemli farkın tercih olduğu söylenir. Tek başına vakit geçirmek isteyen biri sessiz ve sakin bir gün geçirmeyi ya da tek başına gezmeyi severken, yalnız bir insan kalabalık içerisinde bile diğer insanlarla bağlantısının kopuk olduğunu hissedebilir. Psychological Science bülteninde yayımlanan yeni bir çalışmada yalnız insanların, sosyal ağları hangi boyutta olursa olsun farklı şekilde düşünüyor olabildikleri öne sürülüyor.
Southern California Üniversitesinde çalışan makale baş yazarı Elisa C. Baek şöyle aktarıyor: “Yalnız insanların etraflarındaki dünyayı akranlarından son derece farklı işlediklerini keşfettik” diyor. “Arkadaş sayılarını hesaba kattığımızda bile durum aynıydı.” Baek’in çalışması, yalnız bireylerdeki sinirsel tepkilerin diğer insanlardaki sinirsel tepkilerinden farklı olduğunu gösteriyor. “Dünyayı etrafınızdaki kişilerden farklı görmek, bu kişilerle düzenli şekilde sosyalleşseniz bile yalnızlık için bir risk unsuru olabilir.”
Baek ve meslektaşları Ryan Hyon, Karina Lopez, Meng Du, Mason A. Porter ile Carolyn Parkinson (Los Angeles California Üniversitesi [UCLA]), üniversitedeki ilk yılını geçiren 63 öğrencinin fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) taramasını karşılaştırdıktan sonra bu kanıya varmış.
90 dakikalık her bir tarama esnasında, katılımcılara aynı sırayla 14 ilginç video klibi izletilmiş. Taramadan sonra katılımcılar, UCLA Yalnızlık Ölçeği’ni kullanarak sosyal bağlantı hisleri hakkında rapor vermişler. Akademik yılın başlarında, katılımcıların her biri öğrenci olarak geçirdikleri ilk birkaç ay boyunca ders çalıştıkları, yemek yedikleri ya da vakit geçirdikleri kişilerin isimlerini yazmalarının istendiği bir sosyal ağ anketine katılmış.
Baek ve meslektaşları, bu verileri analiz etmek amacıyla katılımcıları iki gruba ayırmış: Birinci grup yalnızlık ölçeğinde ortalama değerden daha yüksek puan alan katılımcıların yer aldığı “yalnız” grup iken, ikinci grup ise ortalama değerin altında puan alan yalnız olmayan grupmuş.
Araştırmacılar bu katılımcıların taramalarını karşılaştırdıklarında, yalnız katılımcıların beyin faaliyetlerinin hem yalnız olmayan katılımcıların hem de diğer yalnız katılımcıların beyin faaliyetlerine hiç benzemediğini keşfetmiş. Yalnız olmayan katılımcıların beyin faaliyetiyse yalnız olmayan diğer katılımcıların beyin faaliyetine benzer durumdaymış. Araştırmacılar, bu durumun özellikle varsayılan ağ modunda ve beynin ödül işleyen bölgelerinde geçerli olduğunu belirtiyor. Varsayılan ağ modunda, beyin faaliyetinin anlatı ve arkadaşlıkları benzer şekilde yorumladığı öne sürülüyor. Bulgular, araştırmacılar katılımcılara ait sosyal ağların demografik nitelik ve boyutları kontrol ettikleri zaman bile geçerliliğini önemli derecede korumuş.
Araştırmacılar şöyle açıklıyor: “Yalnız insanlar dünyayı kendilerine has biçimde işliyor ve bu durum, sıklıkla yalnızlığın eşlik ettiği anlaşılma hissinin azalmasına katkı sağlayabiliyor.”
Ancak Baek, sonuçların altında yatan sebebin belirlenmesi için ek araştırma yapılmasının gerektiğini söylüyor.
"İhtimallerden biri de, yalnız bireylerin çeşitli durum ve olaylarda akranlarıyla aynı değeri bulmaması olabilir” diyor Baek ve meslektaşları. “Bu durum, yalnız bireylerin kendilerini akranlarından farklı olarak algıladığı pekiştirici bir geri besleme döngüsüyle sonuçlanabilir ve karşılığında sosyal bağlantıya ulaşmanın daha da zorlaşmasına yol açabilir.”
Araştırmacılara göre bir diğer ihtimal ise yalnızlığın, insanları bilgiyi farklı şekilde işlemeye yönlendirmesi olabilir.
Baek’in akdardığına göre her iki durumda da yalnız insanların nasıl hissettikleri ve ortak anlayışın nasıl destekleneceğiyle ilgili daha fazla şey öğrenmek, yalnızlığı azaltacak yeni yolların belirlenmesine yardımcı olabilir.
Kaynak: Amerikan Psikoloji Bilimi Birliği.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Southern California Üniversitesinde çalışan makale baş yazarı Elisa C. Baek şöyle aktarıyor: “Yalnız insanların etraflarındaki dünyayı akranlarından son derece farklı işlediklerini keşfettik” diyor. “Arkadaş sayılarını hesaba kattığımızda bile durum aynıydı.” Baek’in çalışması, yalnız bireylerdeki sinirsel tepkilerin diğer insanlardaki sinirsel tepkilerinden farklı olduğunu gösteriyor. “Dünyayı etrafınızdaki kişilerden farklı görmek, bu kişilerle düzenli şekilde sosyalleşseniz bile yalnızlık için bir risk unsuru olabilir.”
Baek ve meslektaşları Ryan Hyon, Karina Lopez, Meng Du, Mason A. Porter ile Carolyn Parkinson (Los Angeles California Üniversitesi [UCLA]), üniversitedeki ilk yılını geçiren 63 öğrencinin fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) taramasını karşılaştırdıktan sonra bu kanıya varmış.
90 dakikalık her bir tarama esnasında, katılımcılara aynı sırayla 14 ilginç video klibi izletilmiş. Taramadan sonra katılımcılar, UCLA Yalnızlık Ölçeği’ni kullanarak sosyal bağlantı hisleri hakkında rapor vermişler. Akademik yılın başlarında, katılımcıların her biri öğrenci olarak geçirdikleri ilk birkaç ay boyunca ders çalıştıkları, yemek yedikleri ya da vakit geçirdikleri kişilerin isimlerini yazmalarının istendiği bir sosyal ağ anketine katılmış.
Baek ve meslektaşları, bu verileri analiz etmek amacıyla katılımcıları iki gruba ayırmış: Birinci grup yalnızlık ölçeğinde ortalama değerden daha yüksek puan alan katılımcıların yer aldığı “yalnız” grup iken, ikinci grup ise ortalama değerin altında puan alan yalnız olmayan grupmuş.
Araştırmacılar bu katılımcıların taramalarını karşılaştırdıklarında, yalnız katılımcıların beyin faaliyetlerinin hem yalnız olmayan katılımcıların hem de diğer yalnız katılımcıların beyin faaliyetlerine hiç benzemediğini keşfetmiş. Yalnız olmayan katılımcıların beyin faaliyetiyse yalnız olmayan diğer katılımcıların beyin faaliyetine benzer durumdaymış. Araştırmacılar, bu durumun özellikle varsayılan ağ modunda ve beynin ödül işleyen bölgelerinde geçerli olduğunu belirtiyor. Varsayılan ağ modunda, beyin faaliyetinin anlatı ve arkadaşlıkları benzer şekilde yorumladığı öne sürülüyor. Bulgular, araştırmacılar katılımcılara ait sosyal ağların demografik nitelik ve boyutları kontrol ettikleri zaman bile geçerliliğini önemli derecede korumuş.
Araştırmacılar şöyle açıklıyor: “Yalnız insanlar dünyayı kendilerine has biçimde işliyor ve bu durum, sıklıkla yalnızlığın eşlik ettiği anlaşılma hissinin azalmasına katkı sağlayabiliyor.”
Ancak Baek, sonuçların altında yatan sebebin belirlenmesi için ek araştırma yapılmasının gerektiğini söylüyor.
"İhtimallerden biri de, yalnız bireylerin çeşitli durum ve olaylarda akranlarıyla aynı değeri bulmaması olabilir” diyor Baek ve meslektaşları. “Bu durum, yalnız bireylerin kendilerini akranlarından farklı olarak algıladığı pekiştirici bir geri besleme döngüsüyle sonuçlanabilir ve karşılığında sosyal bağlantıya ulaşmanın daha da zorlaşmasına yol açabilir.”
Araştırmacılara göre bir diğer ihtimal ise yalnızlığın, insanları bilgiyi farklı şekilde işlemeye yönlendirmesi olabilir.
Baek’in akdardığına göre her iki durumda da yalnız insanların nasıl hissettikleri ve ortak anlayışın nasıl destekleneceğiyle ilgili daha fazla şey öğrenmek, yalnızlığı azaltacak yeni yolların belirlenmesine yardımcı olabilir.
Kaynak: Amerikan Psikoloji Bilimi Birliği.