Serzenish
Yeni Üye
- Katılım
- 1 Nis 2021
- Mesajlar
- 6,218
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
Kırmızı çoraplı küçük bir kız hatırlıyorum.Babasıyla el ele tutuşmuş okula gidiyor.Fakat ne çantası ne de okul önlüğü var bu küçük kızın.Ayrıntıları hafızamdan silinmiş bir etek ve etek altında uzun kırmızı çoraplar...Küçük kız okula kayıt olmaya gidiyor.O güne kadar görmediği ama herkesten işittiği okul...Acaba nasıl bir şeydi küçük kızın hayalinde.Babası,"okula gidince bir çok arkadaşın olacak"demişti.Okula gitmeden önce küçük kıza babası,üzerinde Atatürk resmi olan bir alfabe kitabı almıştı.Kalemleri,defterleri,kitapları vardı küçük kızın.Okul çantası,okul önlüğü hepsi hazırdı.Okul deyince küçük kızın hayalinde işte böyle bir resim çizilirdi.İsimleri Ayşe,Fatma,Ali,Ahmet olan arkadaşlar,üzerinde Atatürk resmi olan kitaplar,kenarları kırmızı kalemle çizilmiş defterler,rengarenk kalemler...Haftanın ilk günü,bir pazartesi sabahı okullar açıldı.Annesiyle beraber sınıfa girdi küçük kız.Hayalindeki resimde bir eksiklik vardı.Öğretmen...Ayakta duruyor,ellerini sınıf defterinin olduğu masaya dayamış yoklama yapıyordu.küçük kız onu da ekledi hayalindeki resme ve yoklama bitti.Anneler çocuklarını bırakıp gittiler.Öğretmen adını söyledi,adım "Hülya Can"dedi.O günden sonra küçük kızın en sevdiği isim"Hülya" oldu.En sevdiği oyun da öğretmencilik...Bir gün Hülya öğretmen,öğrencilerin defterlerine yazdıklarını kontrol ediyordu.Sıra küçük kıza geldiğinde "aferin,ne güzel yazıyorsun"demişti.O günden sonra küçük kız öğretmenini çok hem de çok sevdi.Hayalindeki öğretmen resminin çizgileri gittikçe daha belirgin,daha yumuşak ve ayrıntılıydı.Günler geçtikçe öğretmenin üzerine siyah bir kazak çizildi.Öğretmeni bu kazağı çok giyerdi.Küçük kız,Hülya öğretmenin saçlarını,yüzünü,bakışlarını,ille de o sevimli yanaklarını-gülerken elmacık kemikleri daha bir belirginleşir,sanki yüzünde güller açardı-Evet, illede o sevimli yanaklarını tüm ayrıntılarıyla çizdi.Onu çizerken çizgiler o kadar yumuşaktı ki...Tıpkı Hülya öğretmenin sıcacık,yumuşak elleri gibi...Küçük kız doyamıyordu öğretmenine.Onu o kadar çok seviyordu ki...Paydos zili çalar çalmaz kitaplarını çantasına yerleştirir,Hülya öğretmenin arkasından yetişmeye çalışırdı.Otobüs durağına kadar Hülya öğretmenle beraber yürümek,ayrılırken "iyi akşamlar" deyip el sallamak ne büyük zevk verirdi küçük kıza.ilk iki sene böyle geçti.Küçük kız artık 3. sınıf olmuştu.O yıl Hülya öğretmen hamileydi.Tıpkı annesi gibi o da bir bebek bekliyordu.Bir akşam,küçük kızın babası annesini hastahaneye götürdü.Küçük kızla kızkardeşi o gece babaannelerinde kaldılar.Ertesi gün babaanne küçük kızla kızkardeşine müjdeyi verdi.Bir erkek kardeşleri olmuş.O gün küçük kız okula gitti ancak öğretmeni sınıfta yoktu.O gün Hülya öğretmen okula hiç gelmedi.Küçük kız eve döndüğünde annesi ona öyle bir haber verdi ki küçük kız çok şaşırdı.Tesadüfün böylesi,meğer küçük kızın annesiyle Hülya öğretmen aynı hastahanede aynı gün doğum yapmışlar.Ertesi gün küçük kız, arkadaşlarına vereceği haberin sabırsızlığıyla okula gitti.Sınıfa girdiğinde arkadaşlarına,öğretmenlerinin bir kızı olduğunu bu yüzden okula gelemediğini söyledi.Hülya öğretmen kırk gün doğum izni almıştı.Küçük kız tam kırk gün Hülya öğretmenini göremeyecekti.O gün Hülya öğretmenin sınıfını üç,dört gruba ayırıp diğer sınıflara dağıttılar.Küçük kız şimdi hem arkadaşlarından hem de Hülya öğretmeninden ayrıydı.Alışamadı yeni sınıfına,sevemedi yeni öğretmenini,yeni arkadaşlarını.Küçük kız artık güzel yazı yazamıyordu.Derste parmak kaldırmıyor,sorulara cevap veremiyordu.Okulu artık sevmiyordu.Her sabah ya başı,ya karnı ağrıyor okula gitmek istemiyordu.Küçük kız geçen her günün hesabını tuttu.Kırk gün sonra öğretmeni gelecek o yumuşacık,sıcak elleriyle küçük kızın çenesini okşayacak,yine ona "aferin"diyecekti.Neyseki günler geçti.Kırk gün dolmak üzereyken bir öğretmen sınıfa girdi ve"Hülya öğretmen bundan sonra 4.sınıfları okutacakmış"dedi.Küçük kız kulaklarına inanamadı.Belki de hayatının ilk acı hayal kırıklığıydı.Dersin sonuna kadar zor tuttu kendini.Zil çalar çalmaz hıçkırıklara boğuldu.Okuldan eve ağlayarak geldi.Annesine olanları anlattı.Annesi Hülya öğretmenine telefon açıp kararının sebebini sordu.Hülya öğretmen ne söyledi,küçük kızla ne konuştu...Hepsi hafızamdan silinmiş hatırlamıyorum.O günkü telefon görüşmesinden sonra küçük kız,bir okul dönüşü Hülya öğretmenle karşılaştı.Hülya öğretmen küçük kızı görünce çok sevindi.ona sarıldı,yanaklarından öptü.Küçük kızın yanaklarında ruj izleri kalmıştı.Hülya öğretmen "bak yanaklarına kelebekler konmuş"dedi.Yine mutluydu,yine sevinçten uçuyordu küçük kız,yanaklarındaki kelebeklere eşlik edercesine...Küçük kız ertesi gün eski sınıfına girdi.Okulun ilk günü çizdiği resim yeniden canlandı.Hülya öğretmen yazı tahtasının önünde duruyor,küçük kıza gülümsüyordu.Ve arkadaşları,isimleri Ayşe,Fatma,Ali,Ahmet olan arkadaşları,onlar da o gün oradaydılar.Şimdi küçük kız büyüdü.Bir zamanlar babasıyla el ele yarı ürkek,yarı heyecanlı girdiği okul kapısından bu yılın sonunda ayrılıyor.Yeni bir resim çizecek küçük kız.Elleri öğretmen masasının üzerinde,gözleri yoklama listesinde.Kendini çizecek küçük kız.İsimleri Ayşe,Fatma,Ali,Ahmet olan öğrencileri-kimbilir bunların içinde okulun o ilk gününü resimleştiren kırmızı çoraplı küçük bir kız olacak.Yine resimde bir şey eksik olacak.Kimse dolduramayacak onun yerini.Küçük kızı okutan,adı Hülya olan öğretmenler de...O kürsü hep boş kalacak.Küçük kız elini yanaklarında gezdirecek,kelebeklerin uçtuğunu farkedecek.Bir okul dönüşü Hülya öğretmeni bekleyecek,kimbilir belki karşılaşırız ümidiyle...