SiyahLi
Yeni Üye
Zordur bir insanla hayatı paylaşmak…Her yönü ile tanımak, her şeyiyle kabul etmek ve ona tüm duygularınızı açabilmek. Tüm bunlara olanak sağlayan bir his vardır ki: Güven.
Bir insana güvenebiliyorsanız, kendinizi onun yanında daha iyi hisseder, tereddüt etmezsiniz. Size zarar vereceğinden kuşku duymaz, olduğu gibi kabul edersiniz. Yanında huzur duyar, her şeyinizi paylaşabilir, kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Güven kaybı ise, ilişkilerin kırılma noktası olur çoğu zaman.
İlişkiler üç ayaklı bir masa gibidir. Masanın üç ayağıdır, Sevgi-saygı-güven. Bir tanesi kırılsa, masa sallanmaya başlar, sonunda devrilebilir. Kimi zaman ilişkiler de yapılan hatalar, kıskançlıklar, aldatmalar güven kaybına sebebiyet verir. İşte bu noktada, karşınızdaki insanı hala seviyor olabilir, ona saygı da duyabilir ama güvenemeyebilirsiniz. Güven eksikliği ise bir ilişki için çok şeyi ifade eder. Zor kazanılan bir duygudur, kaybedildiğinde ise geri kazanmak zaman alır.
Güven kelimesinin anlamı tektir, ama kişiden kişiye göre değişir. Başınızı yasladığınız bir omuz, size uzanan bir el, kimi zaman da sizi içtenlikle dinleyen bir çift gözdür. Her insan yaşamı boyunca güvenme ihtiyacı duyar. Çünkü yaşamın en temel gereksinimlerinden biridir, güvende olmak. Kendini güvende hissetmek. Dostlarınız, arkadaşlarınız, eşiniz size güven verebildikleri ve güvendiğiniz için yanınızdadır.
Güven duymak kişiden kişiyi göre de değişir. Kimi insan, karşısındakine tanıdığı ilk anda güvenmeye başlar ve zamanla gördüğü yanlışlarıyla bu duygusu azalmaya başlar. Kimi insan da tanıdığı hiç kimseye güvenmez, zamanla tanıdıkça güven duygusu artar. Kişiden kişiye göre değişen bu güven biçimleri, çocuklukla, geçmiş yaşantıyla da ilişkilidir.
Güven, çocukluk çağlarında geliştirilen bir duygudur. İlk bebeklik döneminde, anne-çocuk ilişkisi ile gelişir, yeni doğan bir bebeğin anne ile kurduğu o ilk bağ; gelecekteki ilişkilerin aslında temelidir. Bu süreçte ebeveyn kaybı yaşayanlar, terk edilen çocuklar ve bir şekilde anne-babasından ayrı kalanlar bu bağı tam kuramaz. Bu eksiklik ileride eşe karşı güvensizliğe sebep olur. Çok küçük yaşta anne-babasından ayrılan çocuklar, ileride ilişkilerinde partnerleri gözlerinin önünde olmadığı sürece güvensizlik yaşarlar. Bu güvensizliğin en temel sebebi çocukluk çağındaki o bağın olması gerektiği gibi kurulamamış olmasındandır. Bu durum zamanla kişi de bağlanma sorunları yaratır. Kişi birlikte olduğu eşine çok zor güvenir ve hayal kırıklığına uğradığında diğer insanların da güvenilmez olduğunu düşünür.
İlişkide Güven Kaybı
Sadakatsizlik, ihanet, aldatılma, ya da yaşanan hayal kırıklıkları. İlişkide var olan, kimi zaman aylarca kimi zamansa uzun yıllar boyunca oluşturulmuş güven duygusunu kaybetmeye sebep olur. Birlikte geçirilen güzel günler yerini bir ‘kriz dönemi’ne bırakır. Koşulsuzca güven duyan kişi, karşısındaki insandan gelen bu beklenmedik hamleyi kabullenmekte zorlanır.
İlişkide güven kaybı, kan kaybı gibidir. Kimi zaman ilişki güvensizlik sebebiyle biter. Kimi zamansa çiftlerden birinin kararlı oluşu ile yeniden toparlanma evresi yaşanır.
Yaşanan olayın derecesi ile kaybedilen güven çoğunlukla orantılıdır. Yaşanan olayın derecesi ne kadar fazlaysa, güven kazanmak da o kadar zordur.
Güven kaybı yaşayan kişi, karşısındaki kişiden sürekli bir yanlış daha bekler hale gelir. Kontroller sıklaşır, kıskançlıklar artar. Sürekli ‘yeniden beni zarara uğratacak’ düşüncesi var olur. İlişkinin başındaki ‘gözleri kapalı inanma hissi’ yerini aşırı uyarılmışlık, aşırı kontrolcülük haline bırakır. İhanete uğrayan kişi, kendisine ihanet eden eşinin cep telefonunu sürekli karıştırarak hala görüşüp görüşmediğinden emin olmaya çalışır, sosyal medyada var olan profillerinin ve maillerinin şifrelerini almak ister. Bunlar güvensizliğin yarattığı sebepler olduğu kadar çözümü de gereklidir. Genellikle yanlış düşünce yargılarıyla, bir kişinin yaşattığı güvensizlik diğer insanlara genelleme yapılır ve ‘Ben artık kimseye güvenemeyeceğim.’ düşüncesi zihne yerleşir hale gelir.
Güven kaybı yerini tartışmalara bırakır. İlişkinin diğer unsurları, sevgi ve saygı da güven kaybıyla birlikte zarara uğramaya başlar.
Peki Yeniden Güven Kazanmak Mümkün Mü?
Kaybedilen güvenin yerini alan duygular, gün geçtikçe artış göstermeye başlar. Güven duygusu yerini kontrolcülüğe, kıskançlığa ve aşırı uyarılmışlık haline bıraktığı gibi; artan endişe ve korkular da kişiye anksiyete yaşatır. Yeniden ihanete uğrar mıyım? Ya bana tekrar yalan söylerse? Görüşmeyeceğim dediği halde yeniden görüşürse? Ya yeniden yaparsa? gibi.
Mevcut ilişkide yaşanan hayal kırıklıklarını gidermek, kaybedilen güvenin nedenini sorgulamak, yaşanan bu durumun düzeltilmesi için adım atmak adına çiftlerin birbirleriyle açık ve net bir şekilde konuşmaları gerekmektedir. Karşılıklı duyguların ifade edilmesi, mevcut sorunların dile getirilmesi, sorun yaratacak gözlemlerin diğer eşe aktarılması; var olan problemlerin çözüm aşamasını oluşturacaktır.
İlişkilerde oluşan güven zamanla kazanılmıştır. Bir kez zarara uğrarsa, yeniden kazanmak zaman alacaktır.
Bir insana güvenebiliyorsanız, kendinizi onun yanında daha iyi hisseder, tereddüt etmezsiniz. Size zarar vereceğinden kuşku duymaz, olduğu gibi kabul edersiniz. Yanında huzur duyar, her şeyinizi paylaşabilir, kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Güven kaybı ise, ilişkilerin kırılma noktası olur çoğu zaman.
İlişkiler üç ayaklı bir masa gibidir. Masanın üç ayağıdır, Sevgi-saygı-güven. Bir tanesi kırılsa, masa sallanmaya başlar, sonunda devrilebilir. Kimi zaman ilişkiler de yapılan hatalar, kıskançlıklar, aldatmalar güven kaybına sebebiyet verir. İşte bu noktada, karşınızdaki insanı hala seviyor olabilir, ona saygı da duyabilir ama güvenemeyebilirsiniz. Güven eksikliği ise bir ilişki için çok şeyi ifade eder. Zor kazanılan bir duygudur, kaybedildiğinde ise geri kazanmak zaman alır.
Güven kelimesinin anlamı tektir, ama kişiden kişiye göre değişir. Başınızı yasladığınız bir omuz, size uzanan bir el, kimi zaman da sizi içtenlikle dinleyen bir çift gözdür. Her insan yaşamı boyunca güvenme ihtiyacı duyar. Çünkü yaşamın en temel gereksinimlerinden biridir, güvende olmak. Kendini güvende hissetmek. Dostlarınız, arkadaşlarınız, eşiniz size güven verebildikleri ve güvendiğiniz için yanınızdadır.
Güven duymak kişiden kişiyi göre de değişir. Kimi insan, karşısındakine tanıdığı ilk anda güvenmeye başlar ve zamanla gördüğü yanlışlarıyla bu duygusu azalmaya başlar. Kimi insan da tanıdığı hiç kimseye güvenmez, zamanla tanıdıkça güven duygusu artar. Kişiden kişiye göre değişen bu güven biçimleri, çocuklukla, geçmiş yaşantıyla da ilişkilidir.
Güven, çocukluk çağlarında geliştirilen bir duygudur. İlk bebeklik döneminde, anne-çocuk ilişkisi ile gelişir, yeni doğan bir bebeğin anne ile kurduğu o ilk bağ; gelecekteki ilişkilerin aslında temelidir. Bu süreçte ebeveyn kaybı yaşayanlar, terk edilen çocuklar ve bir şekilde anne-babasından ayrı kalanlar bu bağı tam kuramaz. Bu eksiklik ileride eşe karşı güvensizliğe sebep olur. Çok küçük yaşta anne-babasından ayrılan çocuklar, ileride ilişkilerinde partnerleri gözlerinin önünde olmadığı sürece güvensizlik yaşarlar. Bu güvensizliğin en temel sebebi çocukluk çağındaki o bağın olması gerektiği gibi kurulamamış olmasındandır. Bu durum zamanla kişi de bağlanma sorunları yaratır. Kişi birlikte olduğu eşine çok zor güvenir ve hayal kırıklığına uğradığında diğer insanların da güvenilmez olduğunu düşünür.
İlişkide Güven Kaybı
Sadakatsizlik, ihanet, aldatılma, ya da yaşanan hayal kırıklıkları. İlişkide var olan, kimi zaman aylarca kimi zamansa uzun yıllar boyunca oluşturulmuş güven duygusunu kaybetmeye sebep olur. Birlikte geçirilen güzel günler yerini bir ‘kriz dönemi’ne bırakır. Koşulsuzca güven duyan kişi, karşısındaki insandan gelen bu beklenmedik hamleyi kabullenmekte zorlanır.
İlişkide güven kaybı, kan kaybı gibidir. Kimi zaman ilişki güvensizlik sebebiyle biter. Kimi zamansa çiftlerden birinin kararlı oluşu ile yeniden toparlanma evresi yaşanır.
Yaşanan olayın derecesi ile kaybedilen güven çoğunlukla orantılıdır. Yaşanan olayın derecesi ne kadar fazlaysa, güven kazanmak da o kadar zordur.
Güven kaybı yaşayan kişi, karşısındaki kişiden sürekli bir yanlış daha bekler hale gelir. Kontroller sıklaşır, kıskançlıklar artar. Sürekli ‘yeniden beni zarara uğratacak’ düşüncesi var olur. İlişkinin başındaki ‘gözleri kapalı inanma hissi’ yerini aşırı uyarılmışlık, aşırı kontrolcülük haline bırakır. İhanete uğrayan kişi, kendisine ihanet eden eşinin cep telefonunu sürekli karıştırarak hala görüşüp görüşmediğinden emin olmaya çalışır, sosyal medyada var olan profillerinin ve maillerinin şifrelerini almak ister. Bunlar güvensizliğin yarattığı sebepler olduğu kadar çözümü de gereklidir. Genellikle yanlış düşünce yargılarıyla, bir kişinin yaşattığı güvensizlik diğer insanlara genelleme yapılır ve ‘Ben artık kimseye güvenemeyeceğim.’ düşüncesi zihne yerleşir hale gelir.
Güven kaybı yerini tartışmalara bırakır. İlişkinin diğer unsurları, sevgi ve saygı da güven kaybıyla birlikte zarara uğramaya başlar.
Peki Yeniden Güven Kazanmak Mümkün Mü?
Kaybedilen güvenin yerini alan duygular, gün geçtikçe artış göstermeye başlar. Güven duygusu yerini kontrolcülüğe, kıskançlığa ve aşırı uyarılmışlık haline bıraktığı gibi; artan endişe ve korkular da kişiye anksiyete yaşatır. Yeniden ihanete uğrar mıyım? Ya bana tekrar yalan söylerse? Görüşmeyeceğim dediği halde yeniden görüşürse? Ya yeniden yaparsa? gibi.
Mevcut ilişkide yaşanan hayal kırıklıklarını gidermek, kaybedilen güvenin nedenini sorgulamak, yaşanan bu durumun düzeltilmesi için adım atmak adına çiftlerin birbirleriyle açık ve net bir şekilde konuşmaları gerekmektedir. Karşılıklı duyguların ifade edilmesi, mevcut sorunların dile getirilmesi, sorun yaratacak gözlemlerin diğer eşe aktarılması; var olan problemlerin çözüm aşamasını oluşturacaktır.
İlişkilerde oluşan güven zamanla kazanılmıştır. Bir kez zarara uğrarsa, yeniden kazanmak zaman alacaktır.
ALINTI