Keşfet

Felsefenin Ortaya Çıkışında Yazılı ve Sözlü Geleneğin Önemi Nedir?

Linux

Yaşlı Kurt
Katılım
14 Şub 2021
Mesajlar
3,707
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
istanbul
[align=center][align=center][align=center][align=center]
5EYarx.jpg


Felsefenin Ortaya Çıkışında Yazılı ve Sözlü Geleneğin Önemi Nedir?


Bir kültürün barbarları, en az o kültür kadar verimli birdüşünce kaynağı olabilir ve zengin bir uygarlık meydana getirebilir. Bir zamanlar dünyanın hemen her yanına yayılmış zengin felsefe okulları ve karmaşık argümantasyon tekniklerinin varlığından söz etmekten bizi alıkoyan yegâne şey, ön yargılarımız ve bilgisizliğimizdir. Gerçekten de eski zamanlarda pek çok toplumun, bilgiyi bir kuşaktan diğerine aktarmada, yazı dışında başkaca etkin teknikleri kullanan sözlü kültürleri vardı. Öykülerin yüz yüze anlatılması, yazının soğukluğu ve kayıtsızlığıyla kıyaslandığında, sadece özelve kişisel bir iş değil fakat aynı zamanda bağlayıcı ve motive edici bir faaliyetti. Sözlü toplumların yaşlı kuşakları bilgeliklerini genç kuşaklara şiir veşarkılarla aktarıyorlardı. Fakat bu kültürler yok olup gittiği zaman, onların düşünceleri de aynen uygarlıkları gibi, bizim için erişilir olmaktan çıktı. Kültürün yazılı olmadığı bu dönemde, Antik Yunan bile, felsefi bir düzeye yükselmeden, yani filozoflar düşüncelerini kâğıda dökmeden önce, bütünüyle sözlü bir kültürdü.

İlyada ve Odysseia, hiç kuşku yok ki Homeros olarak bilinen tek bir yazarın eseri değildi. Ve Sparta felsefesinin yazıya dökülmek yerine şarkılarla söylendiği veya ifade edildiği bir çağda, Homerosun bu eserlerinin özgün formuyla olmasa bile, böyle bir edebi ve yazılı form içinde bize erişmesi, gerçekten de büyük bir şans oldu. Demek ki Yunan felsefesinin öne çıkması, Atinanın en nihayetinde dünyanın felsefe merkezi haline gelmesinin en önemli nedeni, bu felsefenin teknik anlamda sergilemiş olduğu üstünlükten, diğer kültürlerden hiçbir şey almadan kendi başına yaratmış olduğu farklılık ve gelişmişlikten ziyade, Atinalıların, özellikle de Platonun felsefi düşünceleri yazıya dökme kararlılığı olmuştur. Hint-Avrupa ailesinden gelen göçebe bir topluluk olarak Yunanlılar, kuzeyden Akdenize doğru indikleri zaman, sadece Doğu Akdenizde ve Ortadoğuda değil fakat Asya ve Afrikada da oldukça gelişmiş uygarlıklar bulunmaktaydı. Onlar MÖ 1200 yılında geldiklerinde, bu sıralarda Ege kıyılarına yerleşmiş, uygarlık bakımından hayli ileri bir halkı bulundukları yerden sürdüler. İşte bu dönemde, Yunanistan büyük ölçüde tahrip olmuş durumdaydı ve 6. yüzyıla kadar da öyle kaldı.

KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align][/align]
[/align]

[/align]
 
Güzel bilgiler için teşekkürler
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst