[align=center][align=center][align=center]
Empedokles'in Felsefesinde Sevgi Kavramının Önemi Nedir, Ne Değildir?
Empedokles, Elealı düşünürler ile birlikte, gerçek bir var oluş ve yok oluşun olmadığını savunur. Empedokles'e göre evrende soyut bir değişme yoktur. Tüm nesnelerin özü olan dört unsur sayıca sürekli aynı kalır. Bunlar ne var olur, ne de yok olur. Yalnızca belirli oranlarda birleşerek çeşitli nesneleri oluşturur. Evrendeki her oluş, bu dört unsurun birleşmesi ya da ayrılması hareketidir. Her türden hareket uzay içinde oluşur. Empedokles'e göre bu dört unsur uzayı tamamen doldurur, boş yer bırakmaz. Yani boşluk yoktur. Unsurları birbirine yaklaştıran ya da uzaklaştıran güçler nelerdir? Bu soru Empedokles felsefesinin orijinalliğidir. Bu güçler ona göre sevgi ve nefrettir. Sevgi birleştirirken nefret uzaklaştırır. İnsanlar için geçerli olan bu kural tüm varlıklar için de geçerlidir. Böylece Empedokles tüm doğaya can ve ruh eklemiştir. Böylece sevgi ve nefret gibi iki psikolojik etkeni felsefesine yerleştirmiş olur.
Empedokles'in bu açıklayış biçimine şaşmamak gerekir. Çünkü her amatör görüş doğayı canlandırmak eğilimi taşır. Bu eğitime tüm tarih akışı içinde rastlanabilir. Öyle ki bugün bile sebep-sonuç ilişkisinden ya da doğadaki güçlerden söz ederken, kendimizde duyduklarımızı doğaya da yaymak isteriz. Doğa bilimleri doğayı insanlaştırma eğiliminden ancak uzun bir evrim sonunda kurtulmuştur. Doğayı insanlaştırmak ile her şeyi maddeleştirmek edimi hep yan yanadır. Amatörce yapılan doğa açıklamaları, her şeyi madde ile açıklama eğilimindedir. Bu nedenledir ki ilk Yunan filozoflarının tümü, bir anlamda, maddecidir. Yani onlar tüm gerçekleri maddi bir şey olarak anlamak isterler. O kadar ki Pisagorcular sayılardan bölünebilen cisimler oluşturmak ister. Aynı şekilde Ksenofanes başlangıcı ve sonu olmayan tek Tanrıyı küre biçiminde düşünür, Yani Ksenofanes'e göre, Tanrı madde olan evren biçimindedir. Empedokles'te ise sevgi ve nefret de maddidir.
Empedokles'e göre unsurları birleştiren ve ayıran sevgi ile nefret her zaman aynı şiddette etkili değildir. Aksine evrende sevginin ya da nefretin hakim olduğu dönemler vardır. Evrende periyodik bir akışın olduğu düşüncesini Anaksimandros ve Heraklit'te de görürüz. Şayet evrende yalnız sevgi egemen olsaydı, evren kapalı ve birlikte bir küre olurdu. Empedokles'e göre, evren başlangıçta gerçekten de böyle tekli bir durum sergilemekteydi. Evren sevginin egemen olduğu bir dönemde başlamıştır. Fakat sonraları, her şeyin birlik içinde ve uyumlu olduğu bir zamanda, işin içine nefret karışarak her şeyi birbirinden ayırmaya başladı. Çok uzun bir zaman aralığında evrene nefret hakim oldu. Bu yüzden başlangıçta birleşik olan dört unsur birbirinden ayrı düştü. Nefretin egemenliği tam ve mutlak biçime ulaşınca yeniden bir sevgi dönemine olanak doğdu. Sonuç olarak evrende bu iki dönem, sırasıyla birbirini izler. Empedokles kendi yaşadığı dönemi, nefretin hâkim olduğu bir dönem olarak değerlendirir.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align][/align]Empedokles'in Felsefesinde Sevgi Kavramının Önemi Nedir, Ne Değildir?
Empedokles, Elealı düşünürler ile birlikte, gerçek bir var oluş ve yok oluşun olmadığını savunur. Empedokles'e göre evrende soyut bir değişme yoktur. Tüm nesnelerin özü olan dört unsur sayıca sürekli aynı kalır. Bunlar ne var olur, ne de yok olur. Yalnızca belirli oranlarda birleşerek çeşitli nesneleri oluşturur. Evrendeki her oluş, bu dört unsurun birleşmesi ya da ayrılması hareketidir. Her türden hareket uzay içinde oluşur. Empedokles'e göre bu dört unsur uzayı tamamen doldurur, boş yer bırakmaz. Yani boşluk yoktur. Unsurları birbirine yaklaştıran ya da uzaklaştıran güçler nelerdir? Bu soru Empedokles felsefesinin orijinalliğidir. Bu güçler ona göre sevgi ve nefrettir. Sevgi birleştirirken nefret uzaklaştırır. İnsanlar için geçerli olan bu kural tüm varlıklar için de geçerlidir. Böylece Empedokles tüm doğaya can ve ruh eklemiştir. Böylece sevgi ve nefret gibi iki psikolojik etkeni felsefesine yerleştirmiş olur.
Empedokles'in bu açıklayış biçimine şaşmamak gerekir. Çünkü her amatör görüş doğayı canlandırmak eğilimi taşır. Bu eğitime tüm tarih akışı içinde rastlanabilir. Öyle ki bugün bile sebep-sonuç ilişkisinden ya da doğadaki güçlerden söz ederken, kendimizde duyduklarımızı doğaya da yaymak isteriz. Doğa bilimleri doğayı insanlaştırma eğiliminden ancak uzun bir evrim sonunda kurtulmuştur. Doğayı insanlaştırmak ile her şeyi maddeleştirmek edimi hep yan yanadır. Amatörce yapılan doğa açıklamaları, her şeyi madde ile açıklama eğilimindedir. Bu nedenledir ki ilk Yunan filozoflarının tümü, bir anlamda, maddecidir. Yani onlar tüm gerçekleri maddi bir şey olarak anlamak isterler. O kadar ki Pisagorcular sayılardan bölünebilen cisimler oluşturmak ister. Aynı şekilde Ksenofanes başlangıcı ve sonu olmayan tek Tanrıyı küre biçiminde düşünür, Yani Ksenofanes'e göre, Tanrı madde olan evren biçimindedir. Empedokles'te ise sevgi ve nefret de maddidir.
Empedokles'e göre unsurları birleştiren ve ayıran sevgi ile nefret her zaman aynı şiddette etkili değildir. Aksine evrende sevginin ya da nefretin hakim olduğu dönemler vardır. Evrende periyodik bir akışın olduğu düşüncesini Anaksimandros ve Heraklit'te de görürüz. Şayet evrende yalnız sevgi egemen olsaydı, evren kapalı ve birlikte bir küre olurdu. Empedokles'e göre, evren başlangıçta gerçekten de böyle tekli bir durum sergilemekteydi. Evren sevginin egemen olduğu bir dönemde başlamıştır. Fakat sonraları, her şeyin birlik içinde ve uyumlu olduğu bir zamanda, işin içine nefret karışarak her şeyi birbirinden ayırmaya başladı. Çok uzun bir zaman aralığında evrene nefret hakim oldu. Bu yüzden başlangıçta birleşik olan dört unsur birbirinden ayrı düştü. Nefretin egemenliği tam ve mutlak biçime ulaşınca yeniden bir sevgi dönemine olanak doğdu. Sonuç olarak evrende bu iki dönem, sırasıyla birbirini izler. Empedokles kendi yaşadığı dönemi, nefretin hâkim olduğu bir dönem olarak değerlendirir.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]