Edebiyatçı
Yeni Üye
- Katılım
- 6 Nis 2021
- Mesajlar
- 880
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Serin yaz akşamlarında Sarıbaba'ya, mezarlığa,
Uğrar biraz gezinirdim kimi zaman.
Derin uğultusu var gibiydi orada ölülerin.
Tatlıçay büyük vadiden aşağı,
Bükülür giderdi benim gibi kederli, bezgin.
Kimi zaman bir kaç delikanlı sohbeti,
Bir koyu, bir tatlı geçer giderdiki zaman.
Ne yapsam aynı sıkıntıydı
Bittiği yerden başlayan.
Minicik bir şehirdi her yeri,
Bir avuçiçi gibi.
Ne çabuk biterdi yürüyüşler.
Çayboyu'ndan, Beşkavağa,
Feslikan'a sapardı soluğumuz
Ne yöne gidersek gidelim
Hep İmaretten geçerdi yolumuz
Yine de övünürdük hep şehrimizle
Başkaydı canım, çankırı'lı olmak
Hoş yoktu başka bir eğlencemiz, belki de ondan.
Üçbeş arkadaş, ahmet, mehmet, metin,
Sadık softa, mahbub, ali osman
Hergün aynı yüzler, eskimeyen dostluk
Karatekin hep izler gibiydi bizi Kale'den
Sarıbaba kollar gibiydi, bekler gibiydi İkiçam
Deve Yolu, Kızlar Değirmeni
Görmezsek biz onları duramazdık,
Onlarsa hep çağırırdı bizi sanki
Çok zor geçerdi Çankırı'da zaman.
Ne çok üzülürdüm Çankırılı kızlara
Biz yine üçbeş erkek çıkardık çarşıya
İstersek vururduk kendimizi kırlara,
Kimi zaman Taşmescit sırtlarına.
Serde gençlik... şairlik... ne varsa...
Oysa Çankırılı kızlar, kör bir zamanın,
Helezonik ortamında sıkıntıdan
Kıvrılır, kıvranır durur gibiydiler.
Bazıları geçmemizi beklerdi sokaklarından.
Ve belki biraz da biz bu yüzden, serserice
Habire akardık damarlarına şehrin.
Hangi şaşkın geçerdi ki başka, defalarca,
Altından, gizli bakışlarla dolu pencerelerin
Herşey bir hayal güzelliğinde hafsalamda,
Ne hoş geliyor o günler bakınca bugünden.
Kurtuldum sayılmaz uzağında yaşasamda,
Çankırı'nın o anlaşılmaz, tuhaf büyüsünden
alıntı
Uğrar biraz gezinirdim kimi zaman.
Derin uğultusu var gibiydi orada ölülerin.
Tatlıçay büyük vadiden aşağı,
Bükülür giderdi benim gibi kederli, bezgin.
Kimi zaman bir kaç delikanlı sohbeti,
Bir koyu, bir tatlı geçer giderdiki zaman.
Ne yapsam aynı sıkıntıydı
Bittiği yerden başlayan.
Minicik bir şehirdi her yeri,
Bir avuçiçi gibi.
Ne çabuk biterdi yürüyüşler.
Çayboyu'ndan, Beşkavağa,
Feslikan'a sapardı soluğumuz
Ne yöne gidersek gidelim
Hep İmaretten geçerdi yolumuz
Yine de övünürdük hep şehrimizle
Başkaydı canım, çankırı'lı olmak
Hoş yoktu başka bir eğlencemiz, belki de ondan.
Üçbeş arkadaş, ahmet, mehmet, metin,
Sadık softa, mahbub, ali osman
Hergün aynı yüzler, eskimeyen dostluk
Karatekin hep izler gibiydi bizi Kale'den
Sarıbaba kollar gibiydi, bekler gibiydi İkiçam
Deve Yolu, Kızlar Değirmeni
Görmezsek biz onları duramazdık,
Onlarsa hep çağırırdı bizi sanki
Çok zor geçerdi Çankırı'da zaman.
Ne çok üzülürdüm Çankırılı kızlara
Biz yine üçbeş erkek çıkardık çarşıya
İstersek vururduk kendimizi kırlara,
Kimi zaman Taşmescit sırtlarına.
Serde gençlik... şairlik... ne varsa...
Oysa Çankırılı kızlar, kör bir zamanın,
Helezonik ortamında sıkıntıdan
Kıvrılır, kıvranır durur gibiydiler.
Bazıları geçmemizi beklerdi sokaklarından.
Ve belki biraz da biz bu yüzden, serserice
Habire akardık damarlarına şehrin.
Hangi şaşkın geçerdi ki başka, defalarca,
Altından, gizli bakışlarla dolu pencerelerin
Herşey bir hayal güzelliğinde hafsalamda,
Ne hoş geliyor o günler bakınca bugünden.
Kurtuldum sayılmaz uzağında yaşasamda,
Çankırı'nın o anlaşılmaz, tuhaf büyüsünden
alıntı