Barok Devirde İngiltere'de Türk Kültürü / Dr. Gülgûn Üçel Aybet
17. Yüzyıldan Önce İngiltere'de Türklerle İlgili Yayınlar
Ondört ve onbeşinci yüzyıllarda İngiltere'de Türklerden bahseden eserler genellikle Fransızca ve İtalyanca metinlerin adapte veya çevirilerden ibarettir. Bu devirlerde Avrupa'da Doğu üzerine yazılmış eserlerin kaynakları görgü tanıklarının hatıratlarıdır. Bu görgü tanıkları misyonerler, Fransız ve Venedik tacirleri idi. Örneğin, misyoner Rubrucklu Williams 1255 yılında Konya'da Fransız tacirlere rastladığını yazar.
Venedikli tacir Marko Polo'nun (1254-1324) seyahatnamesi ancak 1570 yılında John Frampton tarafından İngilizceye çevrildi ve İngiltere'de yayınlandı. Marko Polo'dan önce Uzak Doğu'da seyahat eden misyonerlerin hatıratları 14. yüzyıl İngilteresi'nde bazı eserlere kaynak olmuştur. Boccaccio'dan adaptasyon yapan Causer (1340-1400) "Knight's Tale" adlı eserinde İdil bölgesindeki Tatar Devleti ve bu devletin başkenti Saray'dan bahseder. Boccacio'nun " Decameron " adlı kitabında da Doğu ile ilgili bilgiler vardır. Causer Boccaccio muhtemelen 1253 yılında Türk-Moğol Devleti'nin başkenti Saray'a seyahat etmiş olan Hollanda'lı rahip Rubruquis'in hatıratından esinlenmiştir.
İngiltere'de 14. yüzyılda Türkler ve Doğu'ya ait bilgi veren bir eser Sir John Mandeville'in seyahatleridir. Kitabın yazarı Liége'li Jean d'Outremeuse veya Burgogne'dır. Eser Liége'de Fransızca yayınlanmış ve daha sonra Lâtince ve İngilizce'ye tercüme edilmişti. Fransızca yazılmış olan "Mort d'Arthur" adlı kitap İngiltere'de 1471 de Thomas Malory tarafından İngilizce'ye çevrildi. Bu eserde Haçlı seferleri sırasında şövalyelerin Türklerle savaşları anlatılır. Causer'in "Canterburry Tales" inde şövalyeler ile Türkler arasındaki savaşa dair bir cümle geçer.
Avrupa'da Haçlılar ve Türklerin savaşlarına dair ilk bilgilere Haçlı seferlerine katılmış görgü tanıklarının Fransızca ve Lâtince hatıratlarında rastlanır. "Histoire Anonyme de la Premier Croisade" adı ile bilinen bir hatıratta I. Haçlı Seferi'nde (1095-1099) 1097 yılında Anadolu'da Selçuk Türkleri ve Haçlılar (Bohemond'un kumandasında) arasındaki savaşlar anlatılır. Ayrıca Anadolu ve Türkler hakkında bilgi verilir. (L. Bréhier, ed. Paris)
Tyre Başpiskoposu William'ın yazdığı "A History of Deeds done Beyond the Sea" (İng.trc. Emily Atwater & A.C. Krey, U.S.A., 1943.) adlı hatıratta Anadolu'da İznik dolaylarında I. Kılıç Arslan'ın (1092-1106) Haçlı ordusuna karşı kazandığı zafer anlatılır. Bu Haçlı seferine İngiltere Kralı II. William'ın (Rufus) kardeşi Normandiya Dükü Robert ve Lord Stephen de katılmışlardı.
1147-1149 yılları arasında II. Haçlı Seferi'ne ait gözlemlerini yazan Odo'nun (Deuil'den) eseri "De Profectione Ludovici in Orientem" adı ile bilinir. (İng.trc. Virginia Gingerick Berry, U.S.A. 1948.) Bu sefere İngiltere'den Surrey ve Warren Kontu William (1138-1148) da katılmıştı. Bu hatıratta Bizans İmparatoru Manuel Comnen'in Türkler ile yaptığı barış antlaşması ve Alman ordularının Anadolu'da Selçuk Türkleri ile savaşı anlatılır. Eserde ayrıca Haçlı orduları (Franklar) Balkanlardan geçerken Türk asıllı Peçenek ve Kumanlar ile Haçlılar arasındaki savaşlardan söz edilir.
15. yüzyılda Osmanlı Tarihinden bahseden bir eser Lâtince aslından A. Murray tarafından İngilizceye çevrilerek 1482 yılında Londra'da yayınlandı. 1481'de Gulielmus Coursin tarafından yazılan bu eser, Osmanlı donanması tarafından Rodos adasının kuşatılmasını konu alır. Gulielmus Coursin, Osmanlı donanması kumandanı Mesih Paşa tarafından 1479-1480 yılında Rodos adası kuşatıldığında Rodos'daki şövalyelerden biri idi. 1481 de Kopenhag'da yayınlanan Lâtince metnin başlığı: " "Obsidionis Rhodione Urbis Descripto"dur.
16. yüzyıl sonlarına kadar İngiltere'de Türkler ile ilgili yayınlar genellikle İtalyanca, Lâtince ve Fransızca'dan tercümelerden ibaret kaldı. Bu gecikme siyasî ve ekonomik faktörlerden kaynaklanır. Öncelikle 15. yüzyıl ortalarına kadar İngiltere ve Fransa arasındaki " Yüzyıl Savaşları"nın İngiltere'de olumsuz etkileri oldu. Ayrıca, Akdeniz ticaretinde Venediklilerin egemen olması, İngiliz ticaretini tehdit etmesi İngiltere'nin Akdeniz ülkelerinde ticaretini engelledi.
15. yüzyıl sonlarında VII. Henri'nin İngiltere'yi bir Ortaçağ devletinden modern bir devlet haline geçirmek amacı ile aldığı ticarî ve ekonomik önlemler yeterli değildi. Henri, bir süre için Venedik Hükümeti ile anlaşma yaparak İngiliz ticaret gemileri için Akdeniz'de bir ortam hazırlamıştı.
Buna paralel olarak kültürel alanda bazı gelişmeler oldu. 1498'de Oxford Üniversitesi'ne gelen Rotterdamlı Erasmus, İngiliz üniversitelerinde Lâtince ve İtalyanca eğitimi başlattı. Bu tarihlerde İngiltere'de en çok okunan kitaplar ünlü yayıncı Caxton'un yayınladığı eski İngiliz şairlerinin eserleri ile Fransızca ve Lâtince'den tercümeler ve eski İngiliz elyazma eserlerin kopyaları idi.
15. Yüzyıl İngilteresi'nde TürkKültürüne Ortam Hazırlayan Sosyal, Kültürel Etkenler 16 yüzyıl sonları ile 17. yüzyıl başlarında İngiltere ve Türkiye arasındaki ilk ticarî ve siyasî ilişkilerin ortaya çıkması ve gelişmesi sonucu İngiltere'de Osmanlı Devleti tarihi, Osmanlı Türklerinin yaşamları, gelenekleri ve Osmanlı şehirleri ile ilgili yayınlar görüldü.
Bu yayınlardan başka tiyatro eserlerinde de Türklerden söz ediliyordu. William Shakespeare'in "Venedik Taciri" adlı eserinin 2. sahnesinde Portia'nın taliplerinden biri olan Fas prensi kendini tanıtırken Kanunî Süleyman'dan bahseder: "Bu hançerle İran hükümdarını ve İran prensini öldürmüş ve Sultan Süleyman'ın üç meydan savaşını da kazanmış olan (ben)" diyerek sözüne devam eder.
"Venedik Taciri'nde ayrıca İngilizlerin ziyaret ettikleri Avrupa ülkelerindeki giysileri de benimsediklerine tanık oluruz. Eserde genç bir İngiliz baronunun giyimi anlatılırken üzerindeki yeleğini İtalya'dan, pantolonunu Fransa'dan ve şapkasını da Almanya'dan aldığı ve davranışlarının da her gittiği ülkeden adaptelerden ibaret olduğu yazar.
Bu devir İngiliz toplumunda Doğu'nun ve Avrupa ülkelerinin kültürlerine gösterilen ilgi zamanla daha da artmıştır.
Osmanlı ülkelerine seyahat etmiş İngilizlerin çoğu Türk tarzında giyinmiş oldukları halde portrelerini yaptırmışlardı.
1603 yılında İngiltere'de bir İngiliz yazar Osmanlı tarihi ve Türkler üzerine bir kitap yayınladı. Kitabın yazarı Richard Knolles'di. Kitabın başlığı: "General History of the Turkes from the First Beginning of that Nation to the Rising of the Ottoman Familie" (London, 1603). Eser, Osmanlı ülkelerine gelen İngilizler için en güvenilir kaynaklardan biri olmuştur. Knolles, kitabını yazarken Paolo Giovio, Spandugino, Busbecq, Leunclavius, Minadoi, Georgievitz ve diğerlerinin eserlerinden faydalanmıştır.
1538'de eserini V. Charles'e ithaf eden Paolo Giovio, gözlemlerini yazarken Osmanlı devlet teşkilâtı, timar sistemi ve sipahiler hakkında doğru bilgiler vermiş ve gerçekçi olabilmiştir. Giovio'nun "Commenta, Rio de la Cose de Turchi" adındaki eseri I. Elizabeth devri İngilteresi'nde çok iyi biliniyordu. İngilizce tercümesi Peter Ashton tarafından 1546'da yayınlanmıştı.
Bu devirde Türk Tarihi ile ilgili diğer bir eser, Jacque de Lavardin tarafından Fransızca yazılmış ve Z.I. Gentleman'in İngilizce çevirisi ile 1596 yılında Londra'da yayınlanmış olan " The Histoire George Castriot surnamed Scanderbeg, King of Albanie" dir.
İngiliz toplumunda Osmanlı Devleti, Türklerin âdetleri, ve Osmanlı şehirlerine merak ve ilginin uyanması İngiltere Hükümetinin Akdeniz ticaretine önem vermesinden sonra ortaya çıktı.
Akdeniz ticaretinin merkezleri olan liman şehirlerinin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olması İngiltere ve Osmanlı Devleti arasında diplomatik ve ticarî ilişkileri başlatan ve geliştiren en önemli faktördür.Diğer bir faktör de 1509'da tahta geçen VIII. Henri'nin İngiltere'yi modern bir devlet haline getirmeyi amaçlaması ve bunu için ticarî ve ekonomik önlemler almasıdır. Bu siyaset I. Elizabeth Devri'nde geliştirildi.
Ayrıca, VIII: Henri'nin dinî alanda yaptığı reform (Roma'ya bağlı Katolik kilisesinden ayrılarak Anglikan Kilisesi'ni kurması) İngiltere'de siyasî, sosyal ve ekonomik serbestiyi sağlamıştır. İngiltere'deki Katolik Kilisesi bu devirde İngiliz toplumu üzerinde baskıya varan kuvvetli bir otoriteye sahipti. Manastırlar vasıtası ile ve hayır için yapılan çeşitli faaliyetlerle toplumu maddî ve manevî kontrolü altına almıştı.
İngiltere'nin Avrupa'daki siyasî tutumu ise o tarihlerde Avrupa'daki siyasî gelişmelere göre şekil aldı. 1529 Cambrai ve Barcelona Antlaşmalarından sonra Papa Hükümeti ve Floransa hariç bütün İtalya İspanyol egemenliği altına girdi. Daha önce 1527 de Roma, İspanyol ve Alman askerî birlikleri tarafından yağma edilmişti. Bu durumda VIII. Henry, V. Charles'a (İspanya ve Almanya hükümdarı) karşı Fransa ve İtalya'daki diğer devletlerin dostluğunu tercih etti. Bu siyasetin Osmanlı Devleti'nin dış siyaseti ile benzerliği vardır. Bu tarihlerde 1526'da V. Charles'a karşı Kanunî Sultan Süleyman, Mohaç Meydan Muharebesi'nde zafer kazandı. Osmanlı Devleti'nin Alman İmparatorluğu ile savaşları 16. yüzyıl boyunca ve daha sonraları da devam etmiştir. İngiltere Hükümeti, I. Elizabeth Devri'nde İspanya ile yaptığı deniz savaşında İspanyolları kesin bir yenilgiye uğrattı.
İngiltere'nin iç siyasetinde bu devirde Osmanlı Devleti'nin mutlakiyet yönetimine paralel bir benzerlik görülür. VIII. Henry, Anglikan kilisesini kurduktan sonra kilise ve parlamento üzerinde kesin bir otorite kurmuştu. Onun mutlak bir hükümdar kişiliğine bürünmesi ve buna bağlı davranışları İngiltere'de bazı kimseler tarafından tenkid edilmiş ve " İngiltere Türkiye midir?" diye bir benzetme de yapılmıştı.
İngiltere'nin deniz ticareti 15. yüzyıldan beri ekonomisinin temelini oluşturur. Daha 1480'lerde "Bristol Venturers" adı ile bilinen bir İngiliz ticaret şirketi ile" Merchant Adventurers" adlı bir Hollanda şirketi Hollanda ve İngiltere arasında ticaret yaparlardı.1 İngiltere'den yün ihraç edilir ve İngiltere'ye şarap ithal edilirdi ve bu ticaretin %80'i İngilizlerin elinde idi. Bu tarihlerde İngiltere'nin Akdeniz ticareti Kuzey Denizi'ndeki ticaretine göre daha küçük çapta idi. Az sayıda İngiliz ticaret gemisi Doğu Akdeniz'de Sakız adası ve diğer limanlardan İngiltere'ye şarap, halı ve baharat ithal eder, İngiltere'den çuha ve bez ihraç ederdi. 16. yüzyıla kadar İngilizlerin Akdeniz'deki ticareti bu düzeyde
kaldı.
1553 yılında İran Seferi'ne çıkan Kanunî Sultan Süleyman ordusu ile Halep şehrinde konakladığı zaman bu şehirde bulunan İngiliz tacir Anthony Jenkinson, Padişahtan bir "ticaret izinnamesi" alabildi. Bu izinnameye göre kendisine ve adamlarına Osmanlı limanlarında "gümrük resmi" ödemek suretiyle ticaret yapma hakkı verildi.
Bununla beraber 1580'e kadar İngilizler Akdeniz ticaretine önem vermediler. Çünkü, 1550'den sonra İngiltere'de kurulan East İndia, Russia, ve Guinea gibi büyük ticaret şirketleri Baltık ve Okyanuslardaki ticaret yollarında otuz yıl kadar başarı sağladılar. Daha önce Hawkins, Amerika ticaret yolunda İspanyollar ile rekabete girişmiş ve sonunda Amerika'da İngiliz kolonileri kurulmuştu.
1583'te İngiltere'nin İstanbul'daki Elçisi Sir William Harborne, İngiliz tacirlerinin Osmanlı limanlarında ticaret hakkını tanıyan izinnameyi Osmanlı Hükümetinden yeniden alabildi. İngiliz tacirlerinin ve ticaretinin korunması ve teşviki amacı ile bu limanlarda İngiliz konsoloslukları kurdu. Bunlar birer ticaret ataşeliği niteliğinde idiler. Bu konsoloslar arasında İngiliz olmayanlar da vardı. 1586 yılında Harborne, İstanbul'da tanıdığı Signor Paola Mariani'yi Kahire'ye konsolos tayin etmişti.
1583'te alınan bu izinname Sultan III. Murad'ın 1595'te ölümü üzerine sona erdi. Bu tarihte III. Mehmed saltanata geçtiğinde İstanbul'daki İngiliz Elçiliği'nde Sir Edward Barton İngiltere Hükümetini temsil ediyordu. Fakat maaşını Levant Şirketi (Londra'da İngiliz tacirlerin kurduğu Akdeniz ticaret şirketi) ödüyordu. Barton aynı zamanda bu şirketin de temsilcisi idi. Edward Barton ve Levant Şirketi üyeleri III. Mehmed'den ticaret iznini yeniden alabilmek amacı ile İngiltere ve Osmanlı Devleti arasındaki diplomatik ilişkilerin geliştirilmesini sağladılar. I. Elizabeth 'in Hazinedarı Burghley'e yazılan mektuplarda durum açıklandı. Burghley, I. Elizabeth'i III. Mehmed'in tahta çıkışının tebrik edilmesi ve Padişaha hediye gönderilmesi için ikna etti.
1599 yılının sonbaharında " Hector" adlı bir İngiliz gemisi Kraliçe Elizabeth'in III. Mehmed'e gönderdiği hediyelerle İstanbul'a vardı. Hediyelerden biri usta Thomas Dallam tarafından yapılmış mekanik bir org idi. Ayrıca yaldızlı bir araba da gönderilmişti. Bundan kısa bir süre sonra İngiltere Hükümeti'nin İstanbul'daki Elçisi Lello'nun istekleri Divan'da kabul edilmiş ve yeni izinname verilmiştir. İngiliz tacirler elde ettikleri bu imtiyazlarla Halep şehrinde Venedik ve Fransız tacirlerden daha çok kâr sağlamışlardır. Bundan dolayı 1582'de kurulmuş olan Levant Şirketi daha güçlü ve büyük bir şirket haline gelmiştir. Konsolos tayinleri İngiltere Hükümeti tarafından yapılırsa da Levant Şirketi de tayin hakkına sahipti. Örneğin, 1597 yılında Levant Şirketi (Levant Company) Richard Calthurst'ı Haleb'e konsolos tayin etmişti.17. yüzyılda İngiliz konsoloslukları Sakız, İskenderiye, Trablusgarb ve Halep'te faaliyetlerini sürdürmekte idiler.Osmanlı Şehirlerindeki İngilizlerOsmanlı ticaret merkezleri ve limanlarında İngiliz konsolosluklarının açılmasından sonra bu şehirlere gelen İngiliz tacirler, diplomatlar, vaizler ve doktorlar şehir nüfusu içinde bir İngiliz azınlığı oluşturdular. Çoğu Türkiye'deki görevinde birkaç yıl kaldı. Görevi sona eren ve İngiltere'ye dönenlerin yerine İngiltere Hükümeti veya Levant Şirketi yeni tayinler yapardı. Bunlar bulundukları şehirlerde merak ve ilgi ile Osmanlı toplumunu ve kültürünü incelediler ve gözlemlerini yazarak İngiltere'ye döndükten sonra yayınladılar. Aralarında bilimsel araştırma yapanları da oldu. Onların çalışmaları sonucu İngiltere'de bazı üniversite kitaplıklarına Doğu literatürü koleksiyonu kazandırıldı. 1602'de Oxford Üniversitesi'nde Bodleian Kütüphanesi açıldı. Burada bulunan Arapça elyazmaların değerli koleksiyonunu Charles Robson ve Robert Huntington hazırlamışlardı.
Maundrell'den önce Halep'de vaiz olan William Halifax Palmyra'da önemli bir araştırma yapmıştı.
17. yüzyılda Halep'te yaşayan İngilizlerin hepsi genç bekâr tacirlerdi ve sayıları kırkı geçmiyordu. 1697'de Halep'teki İngiliz şirketinde vaiz olan Henry Maundrell Oxford'daki bir arkadaşına yazdığı bir mektubunda günlük yaşamlarını anlatır: "Biz güne sizin yaptığınız gibi dua ederek başlarız. Haftada iki kere av partisi tertipler, avlanırız. Yazın tentelerin gölgesinde bowling oynarız".2
İzmir'deki İngiliz tacirler ise Osmanlı gümrük memurlarının o derece güvenini kazanmışlardı ki, dürüstlükleri ile tanındıklarından onların mallarının gümrükte incelenmesine gerek görülmüyordu. İzmir'deki Avrupalı tacirlerin yazlık evleri Selçuk'da idi. 1675-1676 yılında İstanbul'dan İzmir'e gelen George Wheler ve Jacob Spon, İzmir'deki İngiliz şirketinin hekimi Dr. Pichering'in Selçuk'daki evinde misafir edilmişlerdi. Buradaki İngilizlerin bahçeli evleri ve tertipledikleri av partilerine dair bilgiyi Wheler-Spon seyahatnamesinden öğreniyoruz.3
17. yüzyılda Türkiye'de yaşayan İngilizlerin durumunu bildiren İngiliz seyahatnamelerinde bu devir Osmanlı kültürü, toplumu ve Türkiye'deki önemli olaylar esas konuyu oluşturur.
Bu tür seyahatnamelerin erken örneklerinden biri John Sanderson'un hatıratıdır.
1560'da Londra'da dünyaya gelen John Sanderson, okulu terkettikten sonra on yedi yaşında iken Martin Calthorpe adında bir tüccarın yanına çırak olarak girmişti. Daha sonra o tarihlerde Türkiye ile ticaret yapan "Turkie Company" veya Levant şirketine girdi ve 1584'te Mart ayında İstanbul'a geldi. Burada İngiliz Elçisi Sir William Harborne'ın hizmetinde elçilik kâhyası görevi ile çalıştı. 1587'de Levant şirketinin işleri için Mısır'a, oradan Suriye'ye gitti. (Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi, 1980, I., s. 342-343).
1591'de Sanderson İstanbul'a ikinci gelişinde bazı tarihî olaylara tanık oldu: Ocak 1595'te Sultan III. Murad ölmüş, yerine oğlu III. Mehmed geçmişti. Osmanlı hükümdarlarının Fatih Kanunnâmesi'nde yazılı bir madde gereğince saltanatı devir aldıklarında diğer erkek kardeşlerini öldürtmeleri geleneğine (Kanuna göre devletin bölünmezliği için hükümdardan başka saltanata hiçbir vâris olamazdı.) uyarak III. Mehmed tahta geçerken on dokuz kardeşini boğdurmuştu. Sanderson, şehzadelerin naaşlarının saraydan çıkarılmasını ve bu sırada yeniçerilerin çıkardığı bir ayaklanmayı seyahatnamesinde4 anlatır. 23 Eylûl 1597 İstanbul'dan ayrıldı.
1599'da John Sanderson İstanbul'a üçüncü yolculuğuna çıktı. 11 Şubat'ta Hector adlı gemiye binerek Plymouth'dan denize açıldı. Bu gemide I. Elizabeth'in III. Mehmed'e hediye olarak gönderdiği org İstanbul'a götürülüyordu. Orgun yapımcısı Thomas Dallam da aynı gemide idi. John Sanderson, İstanbul'daki İngiliz Elçisinin hazinedarı olarak görevlendirilmişti. Gemi Cezayir, Zante, İskenderun, Kıbrıs, Samos, Sakız üzerinden Çanakkale'ye oradan da Ağustos ayının sonunda İstanbul'a vardı. Sanderson 1601 yılına kadar burada kaldı. 4 Mayıs 1601'de Marmaid adlı gemi ile İstanbul'dan ayrılarak Sidon'a gitmiş, Şam ve Kudüs'ü ziyaret ettikten sonra İskenderun'dan deniz yolu ile Kıbrıs, Rodos, Zante, Korfu üzerinden Venedik'e ve oradan kara yolu ile 25 Ekim 1602'de Londra'ya dönmüştür.
Sanderson hatıratında amacının İstanbul'da gördüklerini ve şehir yapısını gerçeğe uygun olarak anlatmak olduğunu yazar. Burada tanık olduğu olayları kanıtlayan belgeleri de toplamıştır.
Thomas Dallam'ın seyahatnamesi Sanderson'unki gibi belgesel değildir. O, yolculuğu sırasında korsan gemilerinin saldırılarını, uğradıkları kıyı şehirlerinde gördüklerini, bir hikâye gibi yazmıştır. Thamas Dallam, görevi gereğince sarayda Padişahın huzurunda orgu kurdu ve çaldı. Orgu bir haftada kurduğunu, sarayda bir ay her gün yemek yediğini ve haremin bahçesinde top oynayan cariyeleri de gizlice gördüğünü anlatır. Sarayda bunları yapabilmiş tek Hıristiyan olduğunu da belirtir. 1600 yılında Dallam, maceralı bir deniz yolculuğundan sonra Londra'ya döndü. Hatıratı " The Diary of Master Thomas Dallam 1599-1600" adı ile " Early Voyages and Travels in the Levant 'ın içinde yayınlandı. (J. Theodore Bent, London, 1893. Türkçe trc. Orhan Burian, Türkiye Hakkında Dört İngiliz Seyahatnamesi, Türk Tarih Kurumu, Belleten, cilt: XV., sayı.58, Nisan, 1951)
Sanderson'un İstanbul'da bulunduğu ilk görevi sırasında bir İngiliz topçu başı Edward Webbe bir deniz savaşında Türklere esir düştükten sonra İstanbul'da hapiste idi. Macelarını anlatan kısa bir hatırat yazmıştır. Topçubaşı olduğu için Türkler tarafından İran savaşlarında görevlendirildiğini ve 1582'de III. Murad'ın şehzadesi Mehmed'in sünnet düğünü şenliği için büyük bir donanma fişeği hazırlanmasına katılarak burada çalıştığını yazar. 1588'de İngiliz Elçisi Harborne tarafından fidyesi ödenince Webbe, hapisten kurtuldu ve İngiltere'ye döndü. (O. Burian, Türkiye Hakkında Dört İngiliz Seyahatnamesi, Belleten, c. XV., s. 58., 1951.)
Bu devirde İstanbul'a gelen İngilizlerden biri de Fynes Moryson'dur. O görevle değil seyahat amacı ile yola çıkmıştı. Venedik'den Kudüs'e bir Doğu gezisi plânlamıştı. 1566'da doğmuş olan Fynes Moryson, Cambridge Üniversitesi'nden mezundu. Lâtince, İtalyanca, Fransızca ve Almanca dillerini iyi bilirdi. 21 Nisan 1596'da Venedik'den ayrılarak deniz yolu ile Kıbrıs üzerinden Kudüs'e vardı. Kudüs'ü ziyaret ettikten sonra Yafa, Beyrut, Trablus, Halep ve İskenderun'u gezdi. 23 Ekim 1596'da Kandiya'ya geldiği bilinir. 20 Aralık'da buradan hareketle Zanterini, Paros, Naksos, Sakız, Patmos ve Çanakkale'den geçerek İstanbul'a vardı.
Fynes Moryson, İstanbul'da İngiliz Elçisi Sir Edward Barton'ın evinde kaldı. Şehri gezdiği zamanlar kendisine Elçilikten bir yeniçeri refakatçı olarak verildi. Şubat, 1597'de İstanbul'dan ayrıldı ve İngiltere'ye döndü. Seyahatnamesi üç kısımdan oluşur. Üçüncü kısım Türkiye ile ilgilidir. 1617 baskısının başlığı: " An İtinerary first in the Lâtin tongue and then translated by him into English, containin his ten years travels"dir.5 Seyahatnamesinin 1907-1908 baskısında başlık "An İtinerary Containing His ten years Travell through the Twelve Dominions of Germany, Bahmerland, Switzerland, Netherland, Denmarke, Poland, İtaly, Turky, France, England, Scotland and İreland Written by Fynes Moryson, Gent." olarak yazılmıştır.