[align=center]
Aydınlanma Çağında Septisizmin (Şüphecilik) Genel Özellikleri Nedir?
18. Yüzyıl: Bu yüzyılın şüpheciliği özellikle İngiliz düşünürü David Hume (1711-1776)la Alman düşünürü Immanuel Kant (1724-1804) tarafından gerçekleştirilmiştir. 17. yüzyılın büyük şüphecisi Bayleın etkisinde kalan Hume, daha ılımlı bir şüphecilik geliştirmekle beraber, Bayleın nesnel gerçeklik üstünde tutarlı bir açıklama yapılamayacağı yolundaki genel savını benimsemiştir. Profesör Richard H. Popkin bu konuda yaptığı bir incelemede şöyle der: Hume, eğer doğa bize yardım etmese, bizim ya da hiç olmazsa kendisinin şüpheden çıldırabileceğini gördü. Hume, bu durumda, temelde bir şüpheci olmakla beraber ne de olsa bir bilim adamı olan Blaise Pascalın şu görüşüne sığınmıştır: İnsan, hiçbir zaman gerçek anlamda tam bir Pironcu (Şüpheci) olamaz. Doğa, onun yetersiz usunu destekler ve çıldırmasına engel olur. Hume da böyle davranmış ve şüpheciliğin zorunlu sonucu olan dinsel kör inacın yerine Hutchesonun ruhbilimini koymuştur. Kantın şüpheciliyse ünlü bilinemezciliğinde belirir. Hume ve Kant, usun olanaklarını sınırlamakla gerici bir rol oynamışlar ve dinsel inançların içeri girmesini sağlayacak kapıları açmışlardır.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
Aydınlanma Çağında Septisizmin (Şüphecilik) Genel Özellikleri Nedir?
18. Yüzyıl: Bu yüzyılın şüpheciliği özellikle İngiliz düşünürü David Hume (1711-1776)la Alman düşünürü Immanuel Kant (1724-1804) tarafından gerçekleştirilmiştir. 17. yüzyılın büyük şüphecisi Bayleın etkisinde kalan Hume, daha ılımlı bir şüphecilik geliştirmekle beraber, Bayleın nesnel gerçeklik üstünde tutarlı bir açıklama yapılamayacağı yolundaki genel savını benimsemiştir. Profesör Richard H. Popkin bu konuda yaptığı bir incelemede şöyle der: Hume, eğer doğa bize yardım etmese, bizim ya da hiç olmazsa kendisinin şüpheden çıldırabileceğini gördü. Hume, bu durumda, temelde bir şüpheci olmakla beraber ne de olsa bir bilim adamı olan Blaise Pascalın şu görüşüne sığınmıştır: İnsan, hiçbir zaman gerçek anlamda tam bir Pironcu (Şüpheci) olamaz. Doğa, onun yetersiz usunu destekler ve çıldırmasına engel olur. Hume da böyle davranmış ve şüpheciliğin zorunlu sonucu olan dinsel kör inacın yerine Hutchesonun ruhbilimini koymuştur. Kantın şüpheciliyse ünlü bilinemezciliğinde belirir. Hume ve Kant, usun olanaklarını sınırlamakla gerici bir rol oynamışlar ve dinsel inançların içeri girmesini sağlayacak kapıları açmışlardır.
KAYNAK: FELSEFE TARİHİ KİTABI
[/align]