Asklepios'un tapınaklarına ise Asklepion deniyordu ve bu mabedlerin sayısı iki yüzden fazlaydı. Bu tapınaklardan en ünlüsü ve en büyüğü ise Bergama'da bulunmaktadır. Bu tapınaklar tahmin edilebileceği üzere hastane olarak da kullanılmıştır.
Yunanistan'da ise en ünlü Asklepios tapınağı Epidauros'da bulunmaktadır. Tiyatrosu bugün hala kullanılan bu yapı ünlü heykeltraş Polykleitos'un planına göre inşa edilmiştir.
Ancak bu tapınaklar içinde en kapsamlı olanı kesinlikle Bergama'da bulunandır. Bu yapılar hem Helenistik dönem hakkında bilgi verirken hem de o zamanlar yapılan hekimlik ile ilgili bilgiler verir. Mesela ilk çağda şifalı su ve kaplıca gibi fizik tedavi yöntemleri olduğunu aynı zamanda eğlence ve kültür aktiviteleri yapıldığını ve bu aktiviteler ile hastaların morallerinin yüksek tutulduğunu biliyoruz.
Ayrıca bu iki Asklepion'da Hipokrat'da görev yapmıştır. Burada tedavi için ilk kural ise temizliktir. Buraya getirilen hasta önce güzelce temizleniyor, sonra besleniyor ardından dua edip, adak adayıp temiz bir yatağa yatırılıyordu ve uyutuluyordu. Hastanın uykuda gördüğü rüyalar ise çok önemliydi.
Hasta uyanınca rüyasını anlatıyordu. Bu rüya yorumlanıyordu ve telkin yolu ile tedavi başlıyordu. Temiz hava, şifalı su gibi unsurlar ise hastanın kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyordu. Bu hastanelerde müziğin, telkinin ve moralin daha sonraki dönemlerde Selçuklu ve Osmanlı tarafından da uygulandığını görüyoruz.
Asklepios Zeus'un yıldırımlarına maruz kalıp ölmek üzereyken, son nefesini vermeden önce son yazdığı reçetelerden birini oradaki otlardan birinin üzerine yazmıştır. Yağmur yağınca yazının mürekebbi ota karışmış ve ilaç gibi bir bitki olan sarımsak meydana gelmiştir. Bu hikâye Anadolu'da Asklepion inancının en önemli hikayelerinden biridir.
Yunanistan'da ise en ünlü Asklepios tapınağı Epidauros'da bulunmaktadır. Tiyatrosu bugün hala kullanılan bu yapı ünlü heykeltraş Polykleitos'un planına göre inşa edilmiştir.
Ancak bu tapınaklar içinde en kapsamlı olanı kesinlikle Bergama'da bulunandır. Bu yapılar hem Helenistik dönem hakkında bilgi verirken hem de o zamanlar yapılan hekimlik ile ilgili bilgiler verir. Mesela ilk çağda şifalı su ve kaplıca gibi fizik tedavi yöntemleri olduğunu aynı zamanda eğlence ve kültür aktiviteleri yapıldığını ve bu aktiviteler ile hastaların morallerinin yüksek tutulduğunu biliyoruz.
Ayrıca bu iki Asklepion'da Hipokrat'da görev yapmıştır. Burada tedavi için ilk kural ise temizliktir. Buraya getirilen hasta önce güzelce temizleniyor, sonra besleniyor ardından dua edip, adak adayıp temiz bir yatağa yatırılıyordu ve uyutuluyordu. Hastanın uykuda gördüğü rüyalar ise çok önemliydi.
Hasta uyanınca rüyasını anlatıyordu. Bu rüya yorumlanıyordu ve telkin yolu ile tedavi başlıyordu. Temiz hava, şifalı su gibi unsurlar ise hastanın kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyordu. Bu hastanelerde müziğin, telkinin ve moralin daha sonraki dönemlerde Selçuklu ve Osmanlı tarafından da uygulandığını görüyoruz.
Asklepios Zeus'un yıldırımlarına maruz kalıp ölmek üzereyken, son nefesini vermeden önce son yazdığı reçetelerden birini oradaki otlardan birinin üzerine yazmıştır. Yağmur yağınca yazının mürekebbi ota karışmış ve ilaç gibi bir bitki olan sarımsak meydana gelmiştir. Bu hikâye Anadolu'da Asklepion inancının en önemli hikayelerinden biridir.