Asaf İlbay anlatıyor:
"Evimizin bahçesi büyüktü. Sık sık mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar Selanik'te çok moda olan 'mancınık' oyununu oynardık. Bu bir nevi 'birdirbir' oyunuydu. Bir kişi eğiliyor ve diğerleri sırayla üzerinden atlıyorlardı. O, oyuna iştirak etmezdi ama seyrine de bayılırdı. Hele içimizde düşenler falan olursa, keyfine diyecek olmazdı. Bir gün kararlaştırdık, yaka paça onu zorla oyuna soktuk. Sırayla hepimizin üzerinden atladı ve sıra kendisine gelince, eğilmeden dimdik durdu ve:
-'Haydi atlayın!' Dedi.
Biz başını yere doğru eğilmesi için ısrar ettikçe, o:
-'Ben eğilmem! Böyle atlarsanız atlayın' diyordu. Bir türlü razı edemedik."[FONT=&]
Kaynak: Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009[/FONT]
"Evimizin bahçesi büyüktü. Sık sık mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar Selanik'te çok moda olan 'mancınık' oyununu oynardık. Bu bir nevi 'birdirbir' oyunuydu. Bir kişi eğiliyor ve diğerleri sırayla üzerinden atlıyorlardı. O, oyuna iştirak etmezdi ama seyrine de bayılırdı. Hele içimizde düşenler falan olursa, keyfine diyecek olmazdı. Bir gün kararlaştırdık, yaka paça onu zorla oyuna soktuk. Sırayla hepimizin üzerinden atladı ve sıra kendisine gelince, eğilmeden dimdik durdu ve:
-'Haydi atlayın!' Dedi.
Biz başını yere doğru eğilmesi için ısrar ettikçe, o:
-'Ben eğilmem! Böyle atlarsanız atlayın' diyordu. Bir türlü razı edemedik."[FONT=&]
Kaynak: Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009[/FONT]