FaBe
Yeni Üye
- Katılım
- 13 Eki 2021
- Mesajlar
- 207
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 35
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Bir serçe ürkekliği ile gezerim
caddelerinde,
Dudaklarımda bir türküdür,
duyabileceğim ses.
Yorgun gönlümde ne ihtiras, ne heves...
Ne de yarın için bir ümit kırıntısı var.
Anadolu?dan geldim istanbul.
Teneke desenli bavulumu
açıp baksan,
Bir kaç sabun kokulu çamaşır, bir kaç çorap,
Ve anamın koyduğu peynirli dürüm.
Taş yüklü omuzlarım, bedenim ruhumdan ağır.
Dalımda taşıdığım, Palandöken, Erciyes...
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Anlarsan beni,
sana söylenecek dertlerim var.
O dertler ki, duyanlar yanar, bilenler ağlar.
Bin yıllık çilenin elinden kahrolan memleket,
Dört beyinsiz yüzünden perişan olan millet...
Ve umutları yıkılan bir tarih, bir şuur, bir ruh var.
Gönüller huzursuz, dünyalar yıkık, vicdanlar mahkum,
Ölmeden ölümü arzular herkes...
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Coşkun ırmakların yanıbaşı kurak ve susuz.
Ekmeğe muhtaç yavrular uyku bilmez,
Körpecik yürekler, çok zamandır uykusuz...
Tırnaklar yer deşer,
tek kuruş para için,
Bir yanda yamyamlar güruhu,
Vicdansız ve korkusuz.
En acı veren yaralar kabuk bağlamaz,
En azgın hekimler bizde,
yaraların merhemi tuz...
Boğazda bir nesil boğulur, sen kayıtsız bakarken,
Korkarım son çırpınış, bu en son nefes...
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Taşlarına uzandım kaldırımların,
Etrafımda çile dolduran
sokak mahlukları...
Yüreğimde,
fahişelerin bıraktığı iz...
Bir berbat alemin kucağına indim,
Ana sandığım her kucak rezil, sevgisiz...
Tutkunu olduğum sevdayı elimle boğdum,
Dört hainin yüzünden, üzerime gam yığdım.
Oturdum kabri başına,
suskundur Fatih Han,
Utancından çatlayan, surlar ezgin.
Dinledim saatlerce, yüreğinle halleşip,
Sen, senden habersiz, sükunette dur, bekle,
Senin haline kan ağlarken, bu cihan...
Surların dibinde medfun,
kirli ayakların tepelediği,
Emmim Ali, dayım Hacı, komşum Osman...
Hangi duygular getirdi,
onlar, hangi amaca kurban?
Gidiyorum İstanbul, geldiğim yere geri,
Gidiyor üzerinden, eksik olsun bir serseri...
Hasan Ulusoy
Bir serçe ürkekliği ile gezerim
caddelerinde,
Dudaklarımda bir türküdür,
duyabileceğim ses.
Yorgun gönlümde ne ihtiras, ne heves...
Ne de yarın için bir ümit kırıntısı var.
Anadolu?dan geldim istanbul.
Teneke desenli bavulumu
açıp baksan,
Bir kaç sabun kokulu çamaşır, bir kaç çorap,
Ve anamın koyduğu peynirli dürüm.
Taş yüklü omuzlarım, bedenim ruhumdan ağır.
Dalımda taşıdığım, Palandöken, Erciyes...
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Anlarsan beni,
sana söylenecek dertlerim var.
O dertler ki, duyanlar yanar, bilenler ağlar.
Bin yıllık çilenin elinden kahrolan memleket,
Dört beyinsiz yüzünden perişan olan millet...
Ve umutları yıkılan bir tarih, bir şuur, bir ruh var.
Gönüller huzursuz, dünyalar yıkık, vicdanlar mahkum,
Ölmeden ölümü arzular herkes...
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Coşkun ırmakların yanıbaşı kurak ve susuz.
Ekmeğe muhtaç yavrular uyku bilmez,
Körpecik yürekler, çok zamandır uykusuz...
Tırnaklar yer deşer,
tek kuruş para için,
Bir yanda yamyamlar güruhu,
Vicdansız ve korkusuz.
En acı veren yaralar kabuk bağlamaz,
En azgın hekimler bizde,
yaraların merhemi tuz...
Boğazda bir nesil boğulur, sen kayıtsız bakarken,
Korkarım son çırpınış, bu en son nefes...
Anadolu?dan geldim İstanbul,
Taşlarına uzandım kaldırımların,
Etrafımda çile dolduran
sokak mahlukları...
Yüreğimde,
fahişelerin bıraktığı iz...
Bir berbat alemin kucağına indim,
Ana sandığım her kucak rezil, sevgisiz...
Tutkunu olduğum sevdayı elimle boğdum,
Dört hainin yüzünden, üzerime gam yığdım.
Oturdum kabri başına,
suskundur Fatih Han,
Utancından çatlayan, surlar ezgin.
Dinledim saatlerce, yüreğinle halleşip,
Sen, senden habersiz, sükunette dur, bekle,
Senin haline kan ağlarken, bu cihan...
Surların dibinde medfun,
kirli ayakların tepelediği,
Emmim Ali, dayım Hacı, komşum Osman...
Hangi duygular getirdi,
onlar, hangi amaca kurban?
Gidiyorum İstanbul, geldiğim yere geri,
Gidiyor üzerinden, eksik olsun bir serseri...
Hasan Ulusoy