Keşfet

Ahmet Paşa

Serzenish

Yeni Üye
Katılım
1 Nis 2021
Mesajlar
6,218
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Doğum yeri Edirne. Ama doğum tarihi bilinmiyor. Ciddi bir öğrenim gördü. Bursada müderrislik, Edirnede kadılık yaptı. Bazı sancak beyliklerinde bulundu. İkinci Beyazıt zamanında Bursa sancak beyliğine atandı. 1497de Bursada öldü. XV. yüzyılın en büyük divan ozanıdır. Kendi çağında "şairlerin sultanı" diye anıldığı biliniyor. Gazel ve kasideleriyle dikkat çeker. Şarkı ve murabbada da olgun örneklerini verdi. Dizeleri divan şiirinin söz ve anlam özellikleriyle örülüdür. Farsça ve Arapçayı ustaca kullanır. Ünü Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarını aştı. Kendisinden sonraki divan şairleri Ahmed Paşanın birçok şiirine benzetiler yazdı.

XV. yüzyılda yaşamış olan Ahmet Paşa, dönemin konuşma dilini şiirlerine yansıtmış olmanın yanında bir devlet adamıdır. Fatih Sultan Mehmed'in hocası ve sohbet arkadaşıdır. Osmanlı Sarayı'nda görev yapmış vezirmliğe kadar yükselmiştir.

Şiirlerinin çoğunda aşk ve tabiat güzelliklerini işleyen şairin, Fatih'in gözdelerinden birine aşık olduğu söylenir. Fatih Sultan Mehmed, Ahmet Paşa'yı çok sevmesine rağmen olan bitenden rahatsız olmuş, bu davranışı Saray gelenek ve göreneklerine hakaret saymış ve Ahmet Paşa'yı Yedi Kule Zindanlarına kapattırmıştır.

Yedi Kule Zindanlarında ölüm korkusuyla yaşamış olan şair, çok zor ve acı günler geçirir. Orada aklına bağışlanmak için bir kaside yazmak gelir. Ve ünlü kerem kasidesini yazar.

Ey muhit-i keremin katresi umman-ı kerem
Bağ-ı cud ebr-i kefinden dolu baran-ı kerem
.......
Ayağı toprağıdır cevher-i iksir-i hayat
Asitanı tozudur sürme-yi ayan-ı kerem

Açılır hulk-ı nesimiyle gül-i gülşen-i cud
Bezenir lütf-i zülaliyle gülistan-ı kerem
.........
Gün gibi saltanatın topu göğe ağsa ne ta'n
Sana sunuldu bu meydanda çü çevgan-ı kerem

Kul hata etse nola aff-ı şehinşah kanı
Tutalım iki elim kandayımış hani kerem

Ahmedim gam makası kesti dilim şem' gibi
Sana ruşen diyemez halini sultan-ı kerem


Ahmet Paşa son arzusu olarak zindan görevlilerinden şiirin, padişaha ulaştırılmasını ister. Şiirden iyi anlayan, kendisi de şair olan Fatih Sultan Mehmed, kasidenin güzelliği karşısında duygulanır, yanındakilere "Böyle güzel şiirler yazabilen bir aşk adamına biz zarar vermemeliyiz" diyerek, şairi affeder.

Ahmet Paşa bundan sonra Saray'daki eski yerini alamaz. Bir rivayete göre de Fatih tarafından Tuti Hatun biriyle evlendirilmiştir. Bu bahsi, daha sonra Fatih'in de nazire yazdığı Ahmet Paşa'nın güzel bir dörtlüğü ile bitirelim:

Bizi hak etti heva yoluna sevda nidelim
Pay -mal eyledi bu zülfü seman-sa nidelim
Kul edinmezdi güzeller bizi illa nidelim
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül..


GAZEL

Eyâ peri nicesin hoş musun safâca mısın
Gele beri nicesin hoş musun safâca mısın

Şeker dudaklı kamer yüzlü serv boyluların
Semen-beri nicesin hoş musun safâca mısın

Bahâr-ı hüsn ü behada belalı bülbülünün
Gül-i teri nicesin hoş musun safâca mısın

Bizimle bir nefes insanlık eyle soruşalım
Gel ey peri nicesin hoş musun safâca mısın

Sefer kılıp gelir Ahmet ki deye şehrimizin
Güzelleri nicesin hoş musun safâca mısın?

GAZEL

Ey fitnesi çok kavli yalan yandım elinden,
Bir nâz ile bin gönlüm alan yandım elinden

Sen şem gibi gayr ile mecliste gülersin
Ben akıtırım yaş ile kan yandım elinden

Her hâr ile sen sohbet edersin dün ü gün ben
Derdim ederim mûnis-i can yandım elinden

Şol sunduğun âteş midir ey sâki bana kim
Kim aldın ele câm heman yandım elinden

Ahmet çeke cevrini göre lûtfunu ağyâr
Ey şefkati az şûh-i can yandım elinden

GAZEL

Ahde vefâ eylemedün öyle mi
Terk-i cefâ eylemedün öyle mi

Bir dem ayağun tozını gözüme
Kuhl-i cilâ eylemedün öyle mi

Gül yüzüne karşı gönül bülbülin
Perde-serâ eylemedün öyle mi

Şemme-i zülfüne meşâmın dilün
Gaaliye-sâ eylemedün öyle mi

Ahmed-i öldürriserin der idün
Ahde vefâ eylemedün öyle mi


MURABBA

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kuru sevdada yiler bî-ser ü bî-pây gönül
Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ nidelüm
Pây-mâl eyledi bu zülf-i semen-sâ nidelüm
Kul idinmezdi güzeller bizi illâ nidelüm
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Felekün nûş iderem nîşini sâğarlar ile
Doğradı hâr-ı cefâ bağrumı hançerler ile
Baş koşam dimez idüm ben dahi dil-berler ile
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Yarun itden çog uyar ardına ağyâr diriğ
Bize yâr olmadı ol şuh-ı sitem-gâr diriğ
Kıldı bir dil-ber-i hercâîyi dil-dâr diriğ
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ben dimezdüm ki hevâ yolına ser-bâz gelem
Ney-i ışkunla gamun çengine dem-sâz gelem
Dir idüm ışk kopuzun uşadam vâz gelem
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Dil dilerken yüzinin vaslını cândan dahi yiğ
Bir demin görür iken iki cihândan dahi yiğ
Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yiğ
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ahmedem kim okınur nâmum ile nâme-i ışk
Germdür sözlerümün sûzile hengâme-i ışk
Dil elinden biçilübdür boyuma câme-i ışk
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

KITA

Her kanun düryûze-i ışkunda şey-illâhi yok
Menzil-i dervâze-i uşşâkdan âgâhı yok
Didüm ey dil-ber dimişsin Ahmede cevr itmeyem
Didi yok billâhi yok vallâhi yok tallâhi
 

Konu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst